Marie Phillips (22 Nisan 1976 doğumlu) İngiliz yazar. Günümüzde Hampstead'te yaşayan eski Yunan tanrılarıyla ilgili komik fantezi olan Gods Behaving Badly, romanıyla en iyi bilineni 2007'de Birleşik Krallık'ta yayınlandı ve ardından Kanada'da çok satan oldu. İkinci romanı, Daha Az Değerli Şövalyeler Tablosu, Kral Arthur'un dünyasında komik bir tablo. 2014'te İngiltere'de basılmış ve 2015 Baileys Kadın Kuklası Ödülü'ne aday gösterilmiştir.
Phillips Londra'da dünyaya geldi ve Cambridge Üniversitesi'ndeki Bryanston Okulu ve Robinson Koleji'nde eğitim verdi. Burada sosyal antropolojiyi okudu. Üniversiteden sonra televizyon belgeselleri ve güncel olaylarda araştırmacı olarak çalıştı. Manchester Üniversitesi'ndeki görsel antropolojide yüksek lisansını tamamlamak için bir yıl kariyerine ara verdi. 2003'te yazar olarak meslek edinmek için televizyonu tamamen bıraktı. Phillips'in ilk romanı Talentless Bayan Güvercin, yayıncılar tarafından reddedildi. İkinci romanı Gods Behaving Badly'ı yazarken kitapçılık yaptı. Random House'dan bir temsilcinin tavsiyesi üzerine Phillips ikinci çalışmayı İngiltere ve Federal Haklar'ı satın alan Jonathan Cape'in yayın direktörü Dan Franklin'e sundu.
2/5 Stars (%35/100)
Gods Behaving Badly is about Greek gods (and goddesses) living in the modern world (London) while trying to survive since their powers are highly weakened and the people do not care about old gods anymore. This whole idea is really great but the execution is okay at best. I found myself bored most of the time because the characters are not as interesting as I expected especially the mortals (Alice and Neil). The dialogues between gods are mostly "cringey" and really simple in my opinion. They act and talk like teenagers and the whole book feels like a fan-fiction. I did not like the ending as well. I liked the idea because it reminded me of Gaiman's American Gods which is a brilliant book. In the end, I felt disappointed and found the book quite time-wasting since it is not a short book. Try it if you are interested and have time but don't expect much.
insan iki günde, hatta işten güçten geri kalan iki günde okuyup bitirdiği kitabı normalde över durur sanırım ama bu kitabı öyle övesim yok. evet, kitap kendini bir şekilde okutturuyor. evet, yazarın akıcı bir yazımı var. evet, çeviri ve dizgi fena değil ama hikayede öveceğim bir şey bulamadım.
yunan tanrılarının, mülteci misali bir eve tıkıştığı hayatlarına tesadüfi bir şekilde aşık iki ölümlü girince hikaye akışını buluyor ancak bunun için 170 sayfa beklemeniz gerek. bayağı bildiğiniz, ahım şahım bir hikaye anlatılmayan ve bence gelişim konusunda da pek bir şey katmayan 170 sayfa. neyse, ben okudum ve sonrasında hikaye yolunu buldu, nispeten tatmin edici bir sona bağlandı.
kaldırıp rafa koydum, muhtemelen açıp herhangi bir pasajına da bir daha bakmam ama akıcıydı, kendini okuttu.