1960’larda ortaya çıkan "Body Art" akımının en önemli temsilcilerinden biri olan Abramović, 1965-1970 yılları arasında Belgrad Sanat Akademisi’nde resim eğitimi aldı. Ardından Zagreb Güzel Sanatlar Akademisi’nde yüksek lisans yaptı. Resim eğitimi sırasında performans sanatına ilgi duymaya başlayan sanatçı, vücudunu hem araç hem de konu olarak kullandığı Ritim başlıklı bir dizi performans gerçekleştirdi. 1976 yılında Amsterdam’a taşınmasının ardından Alman sanatçı Ulay’la (Uwe Laysiepen) tanıştı. İkili 12 yıl süren ilişkileri boyunca birlikte yaşayıp üreterek Mekânda İlişki, Mekânda Zaman, Mekânda Genişleme, Nefes Al/Nefes Ver, Imponderabilia, Uçurum, Gece Denizi Geçişi gibi birçok önemli performans gerçekleştirdi. 1988 yılında ilişkilerinin sonuna doğru yaklaştıklarında Çin Seddi’ni farklı uçlardan 90 gün boyunca yürüyerek ortada buluştukları Âşıklar adlı son uzun süreli performanslarını gerçekleştirdiler. Abramović Ulay’la olan ilişkisinin ve iş birliğinin sona ermesinin ardından 1997 yılında Venedik Bienali’nde kendisine Altın Aslan ödülünü kazandıran Balkan Barok adlı performansının yanı sıra Okyanus Manzaralı Ev, Yedi Kolay İş, Balkan Erotik Destanı, Sanatçı Burada, 512 Saat gibi birçok önemli performansa imza attı. Sanatçı 2010 yılında New York Modern Sanatlar Müzesi’nde (MoMA) gerçekleştirdiği Sanatçı Burada adlı performansının ardından Marina Abramović Enstitüsü’nü (MAE) kurdu ve bugün halen MAE aracılığıyla kendi oluşturduğu Abramović Metodu’nu dünyanın birçok farklı yerinde bulunan kültür kurumlarına tanıtmaya ve uluslararası performans sanatçılarıyla ortak çalışmalar düzenlemeye devam ediyor.
"Ben her zaman ölümün bir kutlama olması gerektiğine inanmışımdır çünkü yeni bir bölgeye, yeni bir varoluş haline giriyorsunuz. Büyük bir geçitten geçiyorsunuz. Sufiler, 'Hayat bir rüyadır ve ölüm rüyadan uyanmaktır.' der."
Muazzam, tek kelimeyle harika bir otobiyografi idi. Sanatına, bakış açısına ve derinliğine her zaman hayran olduğum ve etkileyici bulduğum kadınların başında geliyor Marina Abramovic. Akıcı dili ile kolaylıkla okunabilen bir kitaptı. Kişisel gelişim kitaplarındansa otobiyografilerin çok daha geliştirici ve anlamlı şekilde size dokunduğunu düşünenlerdenseniz bence çok seveceksiniz. Hele de sanatçının Sabancı Müzesi’ndeki Flux sergisine gittiyseniz kitaba bayılacaksınız bence.
Marina Abramoviç.. Birkaç performansını okuyup/izleyip onun ekseriyetle söylendiği gibi bir sapkın ya da bir ruh hastası mı ya da uçlarda yaşamayı seven "özgür" bir sanatçı mı olduğunu merak etmeye başlamıştım.. Sanatçının otobiyografisi Türkçeye çevrilir çevrilmez kitabı edindim..Kitapta sanatçının ilk gençlik yıllarından itibaren
Dünyanın en ünlü performans sanatçısı olan Marina Abramovic'in sıra dışı performanslarla dolu hayatı, kendi bedeniyle olan eğitim süreci ve bu süreç üzerinden insanlara ve hayata bakışını merak edenlere tavsiyemdir. Müzik, sanat, performans üzerine yeni ufuklara ihtiyaç hissediyorsanız o zaman mutlaka diyorum...