Fırat'tan Filistin topraklarına hatta Mısır sınırlarına kadar olan tüm krallıkların hakimi;tüm yaşamı boyunca bu krallıklar Süleyman'a armağanlar getirdirdiler ve emrinde oldular.
Ahura Mazda’nın inayetiyle her zaman doğrudan yana, yanlışın karşısında olan bir kralım. Güçlünün zayıfı ezmesine, zayıfın güçlüyü üzmesine karşıyım. Her zaman doğru olanın yapılmasını isterim. Yalanların peşinden gidenin asla dostu olmam.
Kent-devletlerinin teknoloji sayesinde mi geliştiği yoksa bu devletlerdeki ilerlemelerin mi teknolojiyi geliştirdiği konusu, bilimadamları için her zaman “tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan" çıkar sorusu gibi olmuştur.
Romanın en zengin kişilerinden Marcus Crassus'un 10 000 köleye sahip olduğu söylenir ki bu o dönem için ciddi bir sayıdır.
Tarihle arası iyi olanlara tanıdık gelebilir Crassus Spartacus isyanını sona erdiren roma preatorudur.
Crassus zenginliği sayesinde artık hayatta elde edebileceği herşeyi elde ettiğini düşünmekteydi ve geriye sadece askeri başarı kalmıştı.
Crassus Spartacus isyanından sonra askerlik kariyerine devam etti ve Doğu seferinde Partlar tarafından ele geçirilerek boğazından erimiş altın dökülerek öldürülmüştür.
Tabii ki kölelik = Crassus değil romada kölelik kavramı spartacusten sonrada aynı şekilde devam etmiştir. ( bu öyle abartıldığı kadar büyük olay değildir, tarihte böyle başlayıp iktidarı ele geçirmiş köleler bile vardır bakınız Memlükler)
Herneyse romada kölelik kurumuda ikiye ayrılıyordu bunlwr plebler ve normal kölelerdi.
Normal köleler madenlerde Ordu'da arenalarda yada seks işçisi olarak çalıştırılırdı.
Plebler ise onların bir kademe yukarısında idi, bunlar yalnızca tarım yada hayvancılık sektöründe çalıştırılır görece daha rahat hayat yaşarlardı
Yazıda faydalandığım kaynaklar
Spqr roma tarihi
Antikçağ imparatorlukları
Kitapta Asur, Babil, Pers, Yunan, Roma, Bizans ve İslam medeniyetleri incelenmiş.
Adı geçen bu imparatorluklar incelenirken yazarın bir arkeolog olmasını göz önünde bulundurarak özellikle Asur, Babil ve Persler hakkında daha önce duyulan ve bilinenlerin ilerisinde yeni bilglere ulaşmayı umarak almıştım kiabı fakat görünen o ki, Cline ve geniş ekibi de Asur, Babil, Pers medeniyetleri ile ilgili yeni bulgular elde edememiş olmalı ki, bu uygarlıklar kitapta çok az bir yer tutatarken, Yunan ve Roma tarihi adeta baştan sona kitapta yer edinmiş.
Benim için kitabı okunmaya değer kılan bir diğer özelliği ise, adı geçen medeniyetler incelenirken, dinlerin de incelemeye tabi tututulmasıdır ki, eseri bitirdiğinizde, dünya tarihiyle birlikte, dinler tarihini de öğrenmiş oluyorsunuz.
Ve tabi, çağlar ve medeniyetler boyunca iktidarların elindeki en büyük ve değişmez silahın tanrılar ve dinler alduğunun da ayırdına varıyorsunuz.
Okuyarak kalın.
Yazar, antikçağı ve antikçağ imparatorluklarını oldukça başarılı bir şekilde bölümlere ayırmış. Karşılaştırma işini de iyi yapmış. Bir bütün olarak sevdiğim bir kitap oldu. Ancak aynı şeyi bölümleri için söyleyemem. Bölümleri teker teker incelediğinizde ortalama bir Youtube kanalında video izliyormuş gibi hissettirdiği oluyor. Sonuç olarak genel hatlarıyla döneme giriş yapmak için iyi bir kitap olsa da detaylar konusunda dikkatli olmanızda fayda var.
Yazarın daha önce MÖ 1177 Medeniyetin Çöktüğü Yıl kitabını okumuştum. Yazar Antikçağ konusunda yetkin bir yazar. Bu kitabında da Antikçağ İmparatorluklarını karşılaştırmalı olarak inceliyor, onların birbirleriyle benzerliklerini ve farklarını, yayılma metodlarını, resmi tarih oluşturma ve devlet dini, devlet ideolojisi üretme süreçlerini karşılaştırmalı olarak inceliyor. Akadlar ile başlayan kitap, Abbasi İslam halifeliği ile son bulan bir tarihsel süreci anlatıyor. Özellikle Asur, Babil, Büyük İskender, Yunan devletleri, Roma ve Ahamenişleri çok iyi anlatmış. Şiddetle tavsiye ederim.