"Okuyacağız. Harf harf, kelime kelime okuyacağız kitapları. Sonra göz ile yapılan bu okumalar bize gönül ile okumayı öğretecek...
İnsan okumalı. Önce kendini, ilm-i hâlini, halsizliğini, zaaflarını okumalı. Sonra çevresini, yaşamları, çiçekleri,hayatı ve kitapları.. "
Ama bugün çok farklı bir tercihle baş başa kalmıştım.
Onun daha da büyüyüp gelişmesi için ondan vazgeçmek.
Bir zamanlar onu büyütmek için verdiğim sevgiyi şimdi onun daha güçlü, kuvvetli olması için vermem gerekiyordu:
Ondan vazgeçmem.
Bir çırpıda söylenen ama yudum yudum içilen bir cümle gibi bu:
Vazgeçmek.
Tıpkı acı gibi.
Sevmek bazen de vazgeçmekti zaten.
Ama vazgeçtiğin sevdiğin değil, kendindir aslında.
Onun iyiliği için özlemlerini içinin en derinlerine gömüp orada beslemektir.
Onu artık göremesen de görünmez yerlerinde sevgini büyütüp,Onun böyle daha iyi olduğunu düşünüp bundan mutlu olmandır.
Sanki bin katlı bir apartmanın çatısından aşağı bırakmışım kendimi, düşerken pencerelerden insanların hayatlarını izliyormuşum da senin pencerenden geçerken ağladığıma pişman olmuşum gibi...