Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet Ersan

Mehmet ErsanSelçukluları Yeniden Keşfetmek yazarı
Yazar
Çevirmen
8.1/10
53 Kişi
183
Okunma
10
Beğeni
1.752
Görüntülenme

Mehmet Ersan Gönderileri

Mehmet Ersan kitaplarını, Mehmet Ersan sözleri ve alıntılarını, Mehmet Ersan yazarlarını, Mehmet Ersan yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Devrin siyasi algıları, rekabet ilişkisi içerisinde olan beylikler arasında potansiyel büyüme gücü ve imkanına sahip olanları öne çıkarıyor, daha ziyade Bizans sınırında bulunup gazâ fikriyatına bağlı siyaset yapan -örneğin Osmanlılar gibi- beyliklerin, kendileri ile aynı sosyal, siyasal, dinsel ve ekonomik özellikleri taşımakla birlikte coğrafi olarak fiziksel genişleme imkanlarına sahip olmayan iç bölgelerdeki beylikleri geri planda bırakmalarına neden oluyordu.
240 syf.
8/10 puan verdi
Anadolu Türk Beylikleri
Beyliklerin, bölgelerinde nasıl ortaya çıktıklarını, ne gibi siyasi faaliyetlerde bulunduklarını, birbirleriyle olan ilişkilerini ve temel özelliklerini öğrenebileceğiniz bir kaynak.
Türklerin Kayıp Yüzyılı Beylikler Devri
Türklerin Kayıp Yüzyılı Beylikler DevriMustafa Alican · Timaş Yayınları / Tarih Dizisi · 201440 okunma
Reklam
Sultan Melikşah döneminde Selçuklu-Abbâsî ilişkileri
Sultan Melikşah'ın dönemi, Selçuklular ile Abbâsîler arasındaki ilişkilerin daha önce olmadığı kadar sorunlu bir biçimde yaşandığı dönemdir. Bunun temel nedeninin, Sultan Melikşah'ın, Abbâsîlerin iç işlerine karışma konusunda daha istekli davranması ve Abbâsî hâkimiyetini bitirmek istediği şeklinde yorumlara neden olan tavırlar takınması olduğunu söyleyelim. Sultan Melikşah, saltanatı döneminde Abbâsîlerle olan ilişkileri vassallık denilebilecek bir siyasal bağımlılık hattına çekmiş, Sultan Tuğrul Bey döneminden beri yapılmayan bir şeyi yaparak Bağdat'ın iç işlerine karışmaya başlamıştır. İdari ve bürokratik makamlar üzerinde tasarrufta bulunmuş, başta sivil yönetimin başı olan vezir olmak üzere, birçok Abbâsî idarecisini görevden alarak yerlerine kendi isteğine uygun kişileri tayin etme konusunda tereddüt etmemiştir.
Sayfa 117 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Bir insan ve devlet adamı olarak Sultan Sencer kimdir?
Büyük Selçuklu Devleti'nin en uzun süre hüküm süren sultanı olarak 72 yaşında vefât eden Sultan Sencer, adaletli, merhametli ve ilim erbabını koruyup kollayan bir hükümdardı. Barış yanlısıydı. Hem melikliği hem de sultanlığı döneminde ortaya koymuş olduğu siyasal faaliyetlerinden de açıkça anlaşılacağı üzere her zaman rakiplerini affetme eğilimindeydi. Başta yeğenleri olmak üzere, hem Karahanlı hem Gazneli hem de Gurlu hükümdarlarını ve Harezmşahları defalarca affetmiş, sayısız isyan girişiminin ardından genel anlamda hep hoşgörülü bir tavır takınmıştı. Kendisinden önceki güçlü Sultanlar gibi ilkeli bir merkezileşme politikası takip etmedi. Döneminde isyan ettikten sonra af dileyen birçok hükümdar, yeniden görevlerine iade edilmişti. Hem kendisinin hem de Selçuklu Devleti'nin sonunu getiren süreçte onun bu sınırsız merhamet (ya da duygusal zafiyet) duygusunun hatırı sayılır bir payı vardı.
Sayfa 105 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Sultan Sencer'in yenilgisi
1153 yılının baharında gerçekleşen büyük savaş, Selçuklu Sultanı'nın ağır bir şekilde hezimete uğramasıyla sonuçlandı. Sultan Sencer'i esir alan Oğuzlar, kısa bir süre kendisine saygı ve hürmet sınırları çerçevesinde bir tutum takınsalar da, bir süre sonra ona karşı bütün nezaketlerini bir kenara bırakarak saygısızca davranmaya başladılar. Kaynaklarda bulunan verilere bakılırsa, kaçmaması için kendisini bir kafese kapatan Oğuzlar, onu alaya almaktan ve gururunu incitmekten çekinmediler. Sultan'ın esareti sırasında Oğuzlar büyük bir istilâ hareketine giriştiler. Merv, Tus, Meşhed, NişâBur, Meyhene, İsferayin, Cüveyn ve Serahs gibi Horasan şehirlerinin altını üstüne getiren Oğuzlar, bütün bölgeyi korkunç bir şekilde yağmaladıktan sonra Belh ve Merv bölgelerine çekilerek buraya kondular.
Sayfa 104 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Sultan Berkyaruk dönemini nasıl değerlendirmek gerekir?
Sultan Berkyaruk dönemi, Büyük Selçuklu Devleti'nin parçalanmanın arifesine geldiği bir kaos dönemine işaret etmesi açısından önemlidir. Bu dönemde Selçuklu Devleti'nin iç istikrarı bütünüyle parçalanmış, merkezî otorite ortadan kalkmıştır. Kardeşler arasındaki kanlı taht mücadeleleri sayısız insanın ölümüyle sonuçlanmış, ülkenin sosyal, siyasal ve ekonomik durumu iyice kötülemiştir. Devlet idaresi fiilî anlamda ikiye, hatta Erdoğan Merçil'in değerlendirmesiyle, Horasan Meliki Sencer'in bağımsız davranışlarını da hesaba katarsak üçe bölünmüş, ülke genelinde dirlik ve düzen kalmamıştır. Bu kaotik ortamdan dolayı bölgeye gelen Haçlılarla layıkıyla mücadele edilememiş, Doğu Akdeniz'deki gevşek siyasal ortamdan dolayı Haçlılar bölgedeki amaçlarına kolaylıkla erişebilmişlerdir. Merkezî otoritenin güçlü elinin pek hissedilmediği Ortadoğu'daki bazı yerel güçler kısa vadeli çıkarları doğrultusunda Haçlılarla işbirliği yapabilecek kadar pervâsızca davranabilmiş, bölgedeki istikrarsızlığın bedeli Müslümanlara oldukça pahalıya, Kudüs'ün ve Kutsal Topraklar'ın kaybına mâl olmuştur. Ayrıca Sultan Melikşah döneminde ortaya çıkan Bâtınîlerle pek ilgilenilememiş, Berkyaruk dönemi, onların hızlı bir yayılma gösterdiği bir dönem olmuştur.
Sayfa 89 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Sultan Melikşah ne zaman ve nasıl öldü?
Rivayetlere göre, ikinci Bağdat ziyareti sırasında Abbâsî Halifesi Muktedî'den torunu Cafer'i veliaht yapmasını talep eden Sultan Melikşah'ın bu yüzden Halife ile arası açılmış ve kendisinden on gün içerisinde Bağdat'ı terk etmesini istemiştir. Sultan Melikşah'ın Halife'ye tanıdığı süre henüz sona ermeden 19 Kasım 1092 tarihinde gerçekleşen vefatı, ''ittifakla'' şüpheli bir ölümdür. Kaynaklar, cenazesi İsfahan'a nakledilerek burada daha önce yaptırmış olduğu medresenin türbesine defnedilen Sultan'ın ölüm nedeninin gıda zehirlenmesi olduğunu kaydetmektedir. Sultan'ın ölmeden önce gösterdiği tıbbî semptomlardan hareketle oluşturulan genel kanı, av etinden zehirlendiği yönündedir. Fakat bu zehirlenmenin bir fail tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği meselesi noktasında değişik görüşler vardır. Elimizde bulunan verilere bakılırsa, hem Nizâmülmülk yandaşlarının, hem Terken Hatun'un, Hem Bâtınî'lerin, hem de Abbâsi Halifesi'nin onu zehirlemek için nedenleri vardır. Buna rağmen, cinayet noktasında pek şüphe bulunmayan söz konusu ölüm hadisesi hâlen esrarını korumaktadır. Sonuç itibariyle Sultan, henüz 38 yaşında iken faili meçhul bir cinayete kurban gitmiştir.
Sayfa 80 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Sultan Alparslan'ın kişiliği hakkında neler söylenebilir?
Sultan Alparslan, henüz 40 yaşında bir suikasta kurban gittiğinde enerjik, aktif ve cihâd sevdalısı bir gâzi, fetih tutkusuyla meftûn olmuş bir insandı. Tarihî kaynaklar disiplinli, sert karakterli ve cesur ama aynı zamanda da şefkatli ve merhametli olduğunda ittifak halindedirler. Çok güçlü ve nesnel bir ahlaki kavrayışa sahipti. Örneğin, yabancı devletler ve hükümdarlar ile yapılan diplomatik sözleşme ve anlaşmalara büyük önem atfeder, karşılıklı olarak bunlara sadık kalınması noktasında neredeyse dinsel bir hassasiyet ortaya koyar, yaygın tutumun aksine, siyaseti ahlaki bir bakış açısı içerisinden değerlendirirdi. Devletin istihbarat birimleri tarafından kendisine sunulan jurnallere itibar etmez, yine çok modern bir kavrayış biçimi ile yaklaşıldığında anlaşılabilen ''casusların sunduğu bilgiye dönük şüpheci bir etiğe ve kul hakkı noktasında çok ince bir hassasiyete'' sahipti. Dindardı. Ölümcül bir yara aldığı suikastın ardından, ordusuyla çok gururlandığını, her sefer öncesi Allah'a dua edip yardım dilerken, bu defa kimsenin yenemeyeceği bu ordu ile Çin'i bile fethedebileceği duygusuna kapıldığını ve böylece kibre düşerek Allah'a saygısızlık ettiğini, onun da kendisini bundan dolayı cezalandırdığını ifade etmesinden de açık bir şekilde anlaşılacağı gibi, dünyayı kavrama biçimi, sade bir insanın içten kavrayışı ile aynıydı.
Sayfa 67 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Tuğrul Bey'in kişiliği hakkında neler söylenebilir?
Tuğrul Bey ile ilgili olarak kaynaklarda verilen bilgilere bakıldığında, onun son derece adaletli, dindar ve hakperest olduğunu görürüz. Neredeyse bütün kaynaklar ağız birliği etmişçesine, onun Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutacak kadar Peygamber sünnetine bağlılık düzeyinde bir dindarlığa sahip olduğunu kaydederler. Yine bazı kaynaklarda, ''Kendime bir saray yapıp da yanına bir mescid yaptırmazsam Allah'tan utanırım'' şeklinde bir söz sarf ettiğine işaret edilmiştir. Hanedan üyelerinden isyan edenleri çoklukla affetmesinden anlaşıldığı kadarıyla son derece merhametli ve yumuşak kalpliydi.
Sayfa 53 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Büyük Selçuklular, Türklerin İslâmlaşma sürecini idare etmişler, Anadolu'nun Türk vatanı haline gelişine nezâret etmişler ve tarih sahnesine çıktıkları dönemde belirgin bir tarihsel çöküş içerisinde olan Sünnî İslâm'ın tabir yerindeyse yeniden dirilişinde belirleyici bir rol üstlenmişlerdir.
Sayfa 18 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
86 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.