Şair-yazar Mehmet Erte, 1 Aralık 1978’te İzmir-Çeşme’de doğdu. “Yıldırımları Beklemek” adlı şiirinin 1999 yılında Varlık dergisinde “Ustaların Seçtikleri” köşesinde Lale Müldür tarafından yayımlanmasıyla edebiyat dünyasına girdi. Şiir, öykü, deneme ve söyleşileriyle Varlık, Kitap-lık başta olmak üzere pek çok dergide göründü. Suyu Bulandıran Şey adlı dosyası 2003 Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü’ne (Seyyidhan Kömürcü ile birlikte) değer bulundu ve aynı yıl Varlık Yayınları tarafından kitaplaştırıldı. Alçalma adlı ikinci şiir kitabı 2010’da YKY’den çıktı. İki şiir kitabı 2016’da Zoomkitap tarafından tek ciltte toplandı. Erte’nin ilk öykü kitabı Bakışın Kirlettiği Ayna 2008’de, Sahte adlı romanı 2012’de, ikinci öykü kitabı Arzuda Bir Sapma ise 2015’te Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlandı.
Eylül 2003 - Ağustos 2005 tarihleri arasında Yasakmeyve dergisinde yayın müdürü olarak görev yaptı. 2004 yılında Varlık Yayınları’nda editör olarak işe başladı, 2015’ten beri Varlık dergisinin editörlüğünü üstleniyor. Temmuz 2020 itibariyle 87. yaşını dolduran Varlık dergisinde edebiyatın siyasetten de, diğer sanat disiplinlerinden de ayrılamayacağını gösteren pek çok dosyaya yer veriyor.
"yalnızca parmaklarını mı oynatacaksın
mendili olan bir adam dilediği gibi değilse de kımıldayabilir
belki el açıp dua edemez tanrı'ya ama burnunu silebilir.
gözlerim, sağ elimin serçeparmağı, cebimdeki liralar eşlik etsin bana
yanımda olsunlar
-bir bilet alacağım
bir bilet almış adam izlenimi bırakmalıyım ardımda
güneşin alınkabağında böyle
126 sayfa elimde 4 gündür süründü.
4 ayrı başlık altında 16 öykü bulunan kitaptan birkaç alıntı dışında bir şey anlamadığımı söylersem sorun olur mu ?
Yazar sohbet havasından birden nasihate ve özlü sözlere geçiyor. Bir olay anlatırken arada iki altı çizilecek şey söyleyip tekrar konuya dönüyor. Kafam allak bullak oldu. Yazarın başarılı olduğu anlamına gelmiyor bu bence. Söylemek istediğini veya anlatmak istediğini net izah edememiş. Tabi bana göre. Benlik, kadın - erkek ilişkisi, anne figürü, çocukluk, evlilik gibi konuları ele almaya çalışmış. Hepsi bu .
Kendimizin farkına varmadan önce başlarız aslında okumaya. Tam olarak gelişimsel sürecin başlangıcında okula gider ve bu kaligrafik bu çizgilere anlam vermeye dillendirmeye başlarız. Somut ve soyut düşüncenin kıyısında birikim olmadan okuruz yazılanları. Bu noktada anlam verme işini erteleriz. Ertelediğimiz şeylerin en çoğunuda gençlik denen o
Bazı kitaplar vardır birazcık yorumlayacak olsanız okura spoiler verecek kaygısı yaşarsınız. O kadar açık ve öngörülebilirdirler. Fakat bazılarını da sayfa sayfa özetlemeye çalışsanız bile, kitabın konusunu dahi anlatamazsınız. İşte Mehmet Erte'nin Sahte'si 2. gruba ait.
Kitabın roman, romanın monolog, yazarın karakter, karakterin yorumcu, kurgunun günce, güncenin hayal gibi olduğu; okurun da bolca kafasının karıştığı bir kitap 'Sahte'. Gerçek manada ben ne okuyorum hissine sıkça kapılıyorsunuz. Hatta o karmaşaya kapılıp siz bile kitabın içine girmiş olabilirsiniz. Yine de ortamdan kopamıyor sonuna kadar gidiyorsunuz. Kitabın sonuna gelince de... Onu da okuyup görün ki, aynı duvara çarpmış olalım.
Yani anlayacağınız Erte okuruyla oyun hamuru gibi oynuyor. Sonra da yamuk yumuk yapıp bırakıyor. Şu da bir gerçek okuru da bu sıradışı davranıştan garip bir haz alıyor. Fakat iş yoruma gelince o da kitap dostlarına ancak bu kadar anlatabiliyor.
SahteMehmet Erte · Yapı Kredi Yayınları · 201638 okunma