1977 yılında Rize’de doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Rize'nin Pazar ilçesinde tamamladı. İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra yüksek lisansını ardındansa Yıldız Teknik Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı.
Akademik kariyerini sürdürürken eş zamanlı olarak resim alanında da dikkat çekici çalışmalara imza attı. Eserleri çeşitli sanat koleksiyonlarına girdi. Yurt içi ve yurt dışında sergiler açtı, ödüller aldı.
İmgelemini “Barbar Yeni Dünya” ile resim düzleminden edebiyat boyutuna aktaran Mehmet Sağbaş, Epsilon Yayınları’ndan yayımlanan çocuk romanlarını da resimledi.
Akademisyen ve sanatçı kimliğine yazarlığı da eklemleyen Sağbaş’ın -kendi alanında- uluslararası indekslere (SCI) giren dergilerde yayımlanan çok sayıda makalesi bulunmaktadır.
Sağbaş halen İstanbul’da bir üniversitede öğretim üyeliği görevini sürdürmekte bir yandan da Balat’taki atölyesinde resim çalışmalarına devam etmektedir.
Yaralar, ikinci ben’imiz...
Onlar olmasa ne farkımız olur ki diğerlerinden? Kim bilir, belki de tek farkımız hikayelerimizdir. Belki onlar da aynıdır. Farklı olan o hikayeyi yaşayımızdır. Kim bilir...
Salgın hastalıklar kol geziyordu etrafta. Herkes çekiniyor, korkuyordu. Lakin kaderin önüne geçilemezdi. Hastalanırsan iyileşir ya da ölürdün. İhtimale ahlayıp vahlamak ne saçma bir şey.
Barbar Yeni Dünya, hem günümüzden hem de tarihimizden yaşanan olaylara rastlayabileceğiniz distopik bir eser. Hırslarının peşinde koşan, taht için savaşan ve itaatkar, cahil, piyon bir toplum yaratmak isteyen yöneticilerin olduğu bir sistem. Prens Kian merkezinde bize çok yabancı olmayan bu kurguyu okumuş oluyoruz.
Kapak tasarımını çok özgün buldum, yazarın kendi emeğiymiş. Resim de ilgi alanlarından biri.
Ekim 2018’de ilk baskısı yapılmış. Kayıp Rıhtım tarafından da Yılın En İyi Bilim Kurgu Romanı seçilmiş.
Okuyanların yada okumak isteyenlerin yorumlarını bekliyorum
Youtube kanalım:
youtube.com/user/ayseum
Kitabı yeni bitirdim. Sonda söyleyeceğimi başta yazayım. Kitap harika ötesi olmuş. Yazar, sistemi çok iyi eleştiren, bir çırpıda okunan şahane bir eser ortaya çıkarmış. Bir distopya hayranı olarak acayip beğendim.
Tek eleştireceğim bir nokta var. Huxley'in Cesur Yeni Dünya kitabından esinlenerek böyle bir isim konulduğunu düşünüyorum. İsim konusunda biraz daha özgün olunsaydı eminim ki kitap daha da iyi olurdu. Bir çok insan maalesef isimden dolayı ön yargıyla yaklaşacaktır. Ne yalan söyleyeyim hafiften ben de öyleydim ama okuyunca gerçekten isim falan bahane dedim.
Şiddetle tavsiye ederim.
Kitabin kurgusu Hasan Sabbah, Thomas More'un Ütopya'sı, yer yer Game Of Thrones'un karışımı gibi. Zaman belirtmeden sunulan hikayede kılıçlarla dövüşen savaşçılar, feodalizm, taht kavgalarının olması okura orta çağda geçtiğini hissettiriyor hatta barut daha yeni icad edilmiş. Tüm bunlar doğrultusunda hikayede hatırladığım kadarıyla iki kez geçen " bahçe hortumu"nun varlığını anlayamadım. Hatta kauçuğun keşfini araştirma gereği hissettim. 1800'lerde kauçuk ve petrol türevleri işlenmeye başlamış tam olarak bilemesem de bahçe hortumu da daha erken icad edimiş olamaz diye düşündüm bu detay beni gıcık bir okur olarak rahatsız etti açıkcası.
Yazarın hikaye örüntüsünün çok daldan dala atlayarak ilerlemesi ve her detayın, her konunun, duygunun üzerinde yaşananları irdeleyemeden çok kisa kisa geçmesi de hikayeyi benimsememi zorlaştırdı.
Ancak insana ve hırslarına dair tespitleri çok hoşuma gitti keşke bu satırları daha çok detaylandirsaydı. Ana karakterin özelestirilerinin ve farkındalıklarınin daha ağır basmasını dilerdim. Birçok şeyden kısa kısa bahsetmesi okurun kitabı benimsemesine engel olur diye düşünüyorum.