Ahlâk bizde, çok başka türlü anlaşılmış bir iştir. Hele ümmetçilikte ahlâkın anlamı o kadar başka, o kadar yürüyen hayatın icaplarına aykırıdır ki ötede ahlâksızca yapılan bir hareketi ümmetçi teorisi ahlâk olarak kabul eder.
Yurttaş kanını, Türk kanını Türk'e döktürmek için "helal ve heder" sayan, fetva veren teker sarıklı Şeyhülislâm'ın zalim ve melun fetvalarını unutmadık sanırım.
Ümmetçiler için namus yalnız apış arasına bağlı çirkin bir nesnedir ve bununla yürüyen hayatın, sosyetenin yükseliş ve genişleyişinde bir ilgi yok iken o, yalnız bu anlamda anladığı ahlaka bağlı kalmıştır.
Ne olursa olsun yapmacık bir dil, bir ulusun özüne, ruhuna uygun olmadığı için ne kadar yayılırsa yayılsın, ne kadar koruma, himaye görürse görsün bir ulustan duygu ve düşüncelerini anlatamaz.
Türk ulusunun karakteri, kendisine mahsustur. Ona onu bir sebeple bozamaz. Bir sebeple başka bir ulusun arasına geçemez. Zira böyle olursa işte o vakit, son gün gelmiş olur.