1959, İskenderun doğumlu. 1970 yılında TRT Ankara Radyosu'nun açtığı üç aşamalı bir sınavı kazanarak üç ay boyunca doğru ve Güzel Türkçe konuşma, diksiyon, fonetik, tonlama ve vurgulama konularında, bu işe ayrıca yıllarını vermiş olan Devlet Tiyatrosu sanatçısı Ejder Akışık'tan (ve dönemin diğer önemli isimlerinden) dersler aldı ve Okul Radyosu ekibine katıldı. Kısa bir süre sonra Çocuk Saati ekibiyle kaynaştı ve Çocuk Kulübü üyesi olarak Çocuk Saati, Çocuk Bahçesi, Arkası Yarın, Radyo Tiyatrosu vb. radyo programlarında roller üstlendi.
1974'te TRT Ankara Televizyonu'nda seslendirme ve sunuculuk çalışmaları başladı. Kaçak'ın bir bölümünde aldığı rol, attığı ilk adımdı seslendirme yaşamında. Sonra roller, birbirini takip etti. En çok akılda kalanlar; Küçük Ev'de Mary, Balarısı Tombik'te Tombik, Dallas'ta Lucy, Mavi Ay'da Topesto, Bandy Ailesi'nde evin şapşal sarışın kızı oldu.
1980 yılında Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulundan mezun oldu. 1985 yılından itibaren TRT'de yapımcı ve yönetmen olarak çalıştı.
8 yıl Süren DenizBank Reklam & Halkla İlişkiler Müdürlüğü görevi sırasında yaptığı tek seslendirme çalışması, Arzum Onan'ı bütün dizi ve filmlerinde konuşmaktı. (Arzum, 2007' den sonra filmlerini kendisi konuşmayı tercih etti.) Bu sıralar ara ara NTV'ye gidiyor seslendirme için.
Nilüfer Diye Bir Kız isimli romanı 2011 de piyasaya çıktı.
Dayısı (?) nın ailesi ile birlikte yaşayan nilüferin acıklı hayatını anlatmaktadır. Annesi delirmiştir babasının ölümünden sonra... Net hatırlayamadığım bir sebeple de sonunda kendini asmıştı nilüferin annesi
Meral Erbil “Kuşdili Bilen Şehzade” kitabıyla çocuklara sesleniyor. Bu kitapta, küçük bir şehzadenin kuşlarla olan yakın ilişkisi konu ediniyor. Yazar, kitap girişinde romanı şöyle özetliyor:
“Zaman zaman içinde, ülkelerden birinde bir padişah yaşarmış karısı ve şehzadesiyle. Şehzade daha küçükmüş de, kuşları pek sever, onlarla pek anlaşırmış nedense. Bir gün bile onlarsız olamaz, üstelik onları kafese bile koymazmış. Neredeyse kuş kadar elleriyle kuşları tutar, sever, okşar, o küçücük dudaklarıyla gagalarına öpücükler kondururmuş.
Bir gün padişahın karısı, şehzadenin anası, veda etmiş bu dünyaya. Şehzade yine kuşlarıyla el sallamış anasına, kuşlarla katlanmış bu acıya. Ama çok zaman geçmemiş, baba padişah, başka bir kadınla dünya evine girmiş. Kadın önceleri küçük şehzadeyi pek önemsememiş, onunla ilgilenmemiş. Ama giderek bu uçan yaratıklarla samimiyeti onu sinirlendirmiş. Hele bir gün, iki kuşun karşılarına geçip bıcır bıcır konuşmaları, dayanma gücünü tüketmiş.”