Mercè Rodoreda i Gurguí ( d. 10 Ekim 1908 Barselona, Katalonya - ö. 13 Nisan 1983 Girona, Katalonya ) İspanya'nın özerk bölgesi olan, Katalonya'da Katalanca savaş sonrası yoğunluk konularında romanları ile lirizme önemli eserler katan, Katalan romancı.
1962 yılında yayımlanan La plaça del diamant (Time of the Doves) isimli romanı yaklaşık 20 dile çevrilmiş ve 1982 yılında aynı isimle sinemaya aktarılarak filmi yapılmıştır.
Bense sadece onu düşünüyordum, hem de acı acı; etinize batan bir dikeni çıkarmak isteyince açılan deliğin verdiği acıyla. Üstelik kanlı canlı etinizdeki o acıyı sadece o diken iyileştirebilirdi.
Balıkçı kızı Teresa’nın günahlarıyla inşa ettiği bir aileyi üç kuşak boyunca izleyen bir roman Kırık Ayna. Satırları hiç bırakıp gitmeyecekmiş gibi görünen adamları toprağa veriyoruz. Ellerimize doğan çocukları büyütüp evlendiriyoruz. Devrimler oluyor, kurulan tüm düzenin altüst olduğunu izliyoruz. Her şey olup biterken baki kalan tek şey hüzünlü
Yaklaşık 150 sayfa bir kadınla bir erkeğin tanışıp evlenmesiyle ilgili sıradan bir hikayenin nereye varacağı merakıyla okudum. Bu kitabı okurken ilk 150 sayfayı referans alıp yarım bırakabilirsiniz. Mümkündür. Etmeyin.
İspanya iç savaşına geçiş yaptıktan sonra kitabın rengi, kokusu değişiyor. Ve bu ikinci bölümü okurken
Daha önce 30-40 sayfa okuyup yarım bıraktığım bir kitaptı. Yazarın anlatımını biraz ‘kuru’ bulmuştum. Aztek Çiçeği’nden sonra elime tekrar aldım ve ilk seferde biraz da yorgunluğumun kurbanı olduğunu anladım. Kitabın ilk yarısında, bir kadınla bir erkeğin tanışmaları ve evlenmeleri anlatılıyor. Bu bölümde yazar bana detay okumak istediğim yerleri hızlı geçmiş, merak etmediğim yerlerle ilgili detaylı anlatmış hissi verdi. Ancak kitabın ikinci yarısında kitapla ilgili fikrim tamamen değişti. İkinci yarıda, iç savaş ve ekonomik zorluklar da hikayeye dahil oluyor ve çocuklarıyla mücadele veren bir kadının hikayesini okuyoruz. Kitabın ilk yarısında yazarın ne yapmaya çalıştığı da netlik kazanıyor. Okuduğuma çok memnunum, bittiğinde buruk ama unutamayacağım bir tat bıraktı bende Güvercinler Gittiğinde. ‘Sıradan’ bir kadının her yönüyle ele alınmış, etkileyici hikayesi. Katalan edebiyatının önemli eserleri arasında sayılan, Marquez’in de çok sevdiği bu eseri kadın hikayelerinden hoşlanan herkese muhakkak tavsiye ederim. Çok sevdim.