Michal Ajvaz kitaplarını, Michal Ajvaz sözleri ve alıntılarını, Michal Ajvaz yazarlarını, Michal Ajvaz yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Altın Çağ çok katmanlı, dikkatinizi her an kaybedebileceğiniz, zor fakat bir o kadar da keyifli bir okuma. Ajvaz, Altın Çağ'da Prag'ın gizli köşelerinden uzaklaşıyor ve Atlantik'in ortasında bir yerde dikkate değer bir adada buluyor kendini. Ada çok kendine özgü, geleneklerin ötesinde, kendine ait davranışları ve dili olan bir yer.
Okur olarak her kitabın bize bambaşka dünyaların kapılarını açtığını söyleriz. Peki, bu mecaz söylemin bu kitapta gerçek olduğunu söylesem? Hatta bu kitapla Prag sokaklarında dolaşıyor gibi bir hisse kapılacağınızı? Buraya kadar çok iyi bir kitap gibi duruyor, öyle değil mi? Keşke öyle olsa…
“Öteki Şehir”, yoğun bir günün ardından rahat bir koltukta oturup kafanızı dağıtmak için okuyacağınız kitaplardan biri değil. Yeraltı edebiyatına ait kitaplardan biri olan Öteki Şehir’de uzun uzun betimlemeler (ama uzuuuuuun uzuuuuuun), neredeyse yarım sayfa süren cümleler var. Haliyle öyle olunca, zevk için okuyan biri olarak, okurken dertsiz başıma dert almış gibi hissettim. Prag’da bir gezinti yapma hissi için okunabilir ama onun dışında maalesef tavsiye edebileceğim kitaplardan biri değil.
Dünyamıza bu kadar yakında, içi garip hayatlarla dolup taşan, muhtemelen şehrimizden bile çok daha önce burada olan ama her nasılsa bizim hakkımızda hiçbir şey bilmediğimiz başka bir dünyanın var olması gerçekten mümkün müydü?
Bir gün, parlak hayvanlar bizi evlerimizden ettiğinde ve bu karanlık geçitlerde yürümek zorunda bırakıldığımızda bu sessiz boşluklarla yüz yüze gelecek, kibrimizin cezasını ödeyeceğiz.
Dilbilgisinin tedirgin ama kurnaz tanrısı bizi korur ve canavarların yüzlerini saklar; “Ne gizemli şey!” deriz mesela veya “Çok esrarengiz bir olaydı” deriz ve böyle yaparak aslında onların tıpkı eski püskü bir takım elbise gibi hiçbir şeyle ilgisi olmayan ve bakışlarımıza meydan okuyan korkunç varlıklarını ve uğursuz özlerini tedbirli bir şekilde bir mecazın ardına saklar, onlara dünyamızda yer veririz.
Kitabın dili çok ağır, çok yavaş ilerliyor. sanki Konya ovasında araba sürüyorsunuz ve 50 km hızla ilerliyormuşsunuz gibi. Her seferinde okumaya yeltensemde elimde kaldı bu yüzden daha sonra tekrar deneyeceğim