Gözlerimi onunkilere kilitleyerek, “Neden bu kadar tatlısın?” diye fısıldadım.
Eli dizimi sıkıca, sahiplenircesine kavradı. “Bana bunu söyleyebilecek tek kişi sensin. Bu kimsenin beni tanımlamak için kullanacağı bir kelime değil.”
Kırılgandılar, özellikle de bebekler. Kırılabilir şeylerden uzak dururdum. Ayrıca, başka bir cana bakabilecek kapasitede olmadığımı da kabul edebilirdim. Bu düşünce beni dehşete düşürüyordu.
“Onu almamı istemediğine emin misin?” Diye sordum kekleri fırına yerleştirirken. Tezgaha yaslanmış bir halde kucağında Eli’yle beni izliyordu.
“Bir memeye ihtiyacı olana kadar her şey yolunda.”
“Öyle söyleme.”
“ Paylaşmayı öğrenmesi lazım, hepsini kendine saklıyor.”