“Bir kişinin kurucu öğelerinin içsel bağlantısını güvence altına alan şey nedir? Sorumluluğun bütünlüğü yalnızca. Sanatta deneyimlediğim ve anladığım şeyin sorumluluğunu, kendi hayatımla birlikte üstlenmek zorundayımdır; deneyimlediğim ve anladığım şeylerin hayatımda etkisi olmasının koşulu budur.”
“Bir insan sanata adım attığında, artık hayatın alanından çıkmıştır; tersi de aynı ölçüde doğrudur. Aralarında bir bütünlük olmadığı gibi, ikisi için tekil bir kişinin bütünlüğünde içsel bir kaynaşma da söz konusu değildir.”
Dil, olanaklarının tümünü yalnızca şiirde açığa vurur, çünkü dilden en çok talepte bulunan şiirdir: Dilin tüm yönleri en uç noktaya kadar esnetilir ve nihai sınırlarına ulaştırılır. Şiir adeta dilin öz suyunu sıkıp alır ve dil şiirde kendisini aşar. Ama dilden bu tür taleplerde bulunan şiir yine de onu dil olarak, dilbilimsel açıdan belirli bir kendilik olarak alt eder. Şiir tüm sanatları ilgilendiren genel önermenin dışında değildir: Malzemesi ile ilişkili olarak belirlenmiş sanatsal yaratım, söz konusu malzemenin alt edilmesidir.
Gerçek açık ciddiyet ne parodiden korkar, ne ironiden, ne de indirgenmiş herhangi bir kahkaha biçiminden, çünkü tamamlanmamış bir bütünün parçası olduğunun farkındadır.