Victor Hugo babası ile hayatının merkezinde olan çocukluğundan beri şahit olduğu ve isyan ettiği halka açık infazlara sık sık tanık oldu. Hugo suçun ne olduğundan bağımsız olarak idam cezasının, bir insanın yaşam hakkının elinden alınmasını kimsenin yetkisi olmadığını savunuyordu. Cezanın suçluları halktan uzak tutmak için gerekli olduğunu savunan bir eleştirmene hayvanat bahçesinde vahşi heybetli bir Aslanı tuttuğuna inandığınız parmaklıkların bir suçluğu zapt edeceğine neden inanmadığını sorgulayarak fikirleri karşı görüşünü kuvvetli savlarsa savunmaya devam ediyordu. Hugo aynı zamanda meşru olarak yapılan bu idamların suç sayısında azalmaya bir faydası olmadığı gibi insanlar için normalleşen bir görüntüye sebep olduğunu savunuyordu.
Bu eser de Hugo’nun Bir İdam Mahkúmunun Son Günü isimli eserini yazarken başlayan ve Jersey'deki sürgün günlerine kadar uzanan, bir insan ve bir yazar olarak ölüm cezasına karşı açtığı uzun soluklu savaşa tanık olacaksınız. Bu eseri okuduktan sonra kısa romanını okumak çok daha öğretici bir okuma olacaktır. Bayrağı ondan Jaurès, Koestler, Camus gibi isimler devraldı ve nihayet 1981 yılında Fransa'da idam cezası kaldırıldı. Ama ne yazık ki bazı ülkelerde halen uygulanıyor…