(...)
Duyarız ruhun magmasında o tatlı inlemeyi
körpe bir tomurcuktur çünkü aşk
sevenlerin kalplerine serpilmeyi bekleyen kimse alamaz elimizden kuşattığı kederi
ve bize bağışlanan vedasını yarının,
taşlardan daha sonsuz, daha çıplak otlardan
(...)
Ak gövden mırıldanır
açık denizlerin şarkısını kuşlukta
Taşlardan, anılardan daha dilsiz
ve daha kırgın bizi buluşturan şu ay ışığından
Ah, şimdinin sonranın tatlı zehri
Söyle o küçük, yaralı ezgimizi yeniden
Ölüm ne edebilir ki aşkla tıka basa iki kalbe?
Yaz bitecek, döneceksin rüzgârlı güzle
her yerde o soğuk derinlik, büyük uğultu
soracaksın, nerede o uzak, o buruk anı
o bekleyen nerede?
Oysa sensin giden de kalan da o eski yolcu
ne biri beklemiştir seni, ne sen çıkmışsındır
kendinden dışarı.