9.0/10
3 Kişi
19
Okunma
2
Beğeni
855
Görüntülenme

En Eski Mustafa Özgen Gönderileri

En Eski Mustafa Özgen kitaplarını, en eski Mustafa Özgen sözleri ve alıntılarını, en eski Mustafa Özgen yazarlarını, en eski Mustafa Özgen yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İmam-ı Rabbani (hz.) muhabbette dalkavukluğun olamayacağını düstur olarak ortaya koyduktan sonra sevmenin ölçüsünü koyar: Seven, sevdiğine hayranlık ve çılgınlık derecesinde düşkünleşmelidir. Böyle bir sevgiye sahip olan kişinin sevdiği peygambere muhalefet etmesi şöyle dursun, muhalefet edenlere karşı meyledip mülayim davranması bile mümkün değildir.
Hıristiyanlar, Hz İsa'yı ilah olarak sevdikleri halde Müslümanlar Hz. Muhammed'i Allah için severler.
Reklam
Abdullah b. Mübarek(r.a)'e "Hangisi daha faziletlidir: Muaviye mi Ömer ibn Abdülaziz mi? diye sorulmuş. O da "Hz. Rasulullah'la beraber olduğu zamanlarda Hz.Muaviye'nin atının burnuna giren toz bile Ömer ibn Abdilaziz'den kat kat hayırlıdır" demiştir. Bu sözüyle o hiçbir şeyin Hz. Rasül-ü Ekrem ile birlikte bulunmaya ve onu görmeye muadil olmayacağına işaret etmiştir.
Sayfa 194Kitabı okudu
Amellerin imanın rüknü olarak kabul edilmemesi, Allah'ın nimetinin genişliğine bir vurgu olmakla birlikte Ehl-i sünnetin şiarı olarak kabul edilen ehi-i kıbleyi tekfir etmeme düsturuna da uygundur. Hâlbuki amelleri/ibadetleri imanın rüknü olarak gören Mutezileye göre günah işleyen doğrudan kâfir olmasa bile imandan çıkar. Kendilerinin “el-menzile beyne'l menzileteyn” olarak tabir ettikleri iman ile küfür arasındaki bir halde bekler. Ölmeden önce günahlarından tövbe etmezse cehennemde ebedi azaba mahküm olur. Hariciler de ibadetleri terk edenin, yani günah işleyenin doğrudan dinden çıktığını ve ebedi cehennemde kalacağını iddia etmişlerdir.!100 Bu bün imanın tarifi ve ona ait rükünlere bakışı açısından modem Haricilik olarak tarif edilebilecek Vehhâbiler de şirkten kurtulup muvahhid mümin olmak için kalbin tasdikini ve dilin ikrarını yeterli görmemişlerdir. Amelleri imanın hakikatine dâhil edip'101iman dairesini oldukça daraltarak, asırlardır Müslümanların şirke ve dolayısıyla küfre düştüklerini iddia etmektedirler."102Amelleri imanın bir parçası kabul edenlerin iman görüşü, ilahi rahmet dairesini daraltmaya çıkmaktadır.Bu görüş ayrıca Ehl-i Sünnetin Müsküman olduğunu beyan eden kıble ehlini tekfir etmeme düsturuna 103 ters düşmektedir.
İmâm-ı Rabbâni'ye göre marifeti elde etmenin yegâne yolu, bilinecek şeye ulaşmaktır (vuslat). Tabii ki iman meselesinde tanınacak varlık Allah olunca O'na ulaşmanın mümkün olup olmadığının ayrıca ele alınması icap eder. Ona göre Allah'la O'nu tanıyacak insan arasındaki mahiyet farklılığı iki varlığın birbirine vuslata manidir. Tanıyacak olan insan yoklukla bağlantılı iken tanınacak olan Allah'ta varlık (vücud) asıldır. İnsanın aslındaki yoklukla bağlantısı ve ondan kaynaklanan zayıflıkları bazen azalsa bile asla kaybolmaz. Hâlbuki yokluk kavramı hakiki ve kadim varlık olan Allah hakkında imkânsızdır. Bu bakımdan insanın Allah'a ulaşması, iki zıttın bir anda aynı yerde bulunması kadar imkânsızdır.“ -
İmâm-ı Rabbâni şu neticeye gelir: Salikin beşeri sıfatlardan tamamen sıyrılarak fani olması mümkün olmadığına, fani olmadan matlüba ittisal ve ona vasıl olmak mümkün olmadığına, vasıl olmadan da marifet gerçekleşmediğine göre marifeti elde etmekten aciz kalınır ve marifet hususundaki acizlik bizzat marifet olur.!* İmâm-ı Rabbâni Allah'ı tanıma (marifet) hususunda acizliği reddedip O'nu bildiğini iddia etmeyi, katmerli cahillik (cehli mürekkep) olarak görür. Ona göre bunu iddia eden kişi cahil olduğunu bilmediği gibi, bilgisizliğini bir ilim kabul etmektedir.
Reklam
26 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.