Her insan kaderi tarafından karmaşık bir serüvene sürüklenir. Kendilerine bolca sunulan nimetleri nasıl kullandıkları ise sahip oldukları insanlığın göstergesidir.
9 Ekim 2013'te başlayıp Halep'in viran olmuş sokaklarını, çarşılarını, dükkanları aşarak Türkiye'ye ulaşan Suriyeli bir genç kızın 5 gün süren yolculuğunu anlatıyor.
Nadya; Esad rejimi, direnişçiler, komşu ülkelerden akın eden cihadçılar, DEAŞ, muhaberat derken yığınla sinirli, histerik, kaba saba, şiddete meyilli erkeğin mahvettiği Halep'ten ailesiyle birlikte kaçmaya çalışırken talihsizlikler sonucu yalnız başına kalır. Tek başına hedefleri olan Türkiye'ye ulaşmaya çalışırken yolda kendisi gibi yalnız ve yorgun 'diğerlerine' rastlamaya başlar. Bremen Mızıkacıları gibi her durakta artan üye sayılarıyla yolculuğa devam ederler.
Küçük bir kız çocuğunun gözünden iç savaşın başlangıcı, insanların savaşın taraflarına olan tepkileri, totaliter rejimin baskıları gibi aslında büyüklerin konuşması gereken konular anlatıyor.
Edebi değeri yüksek bir roman olduğunu söyleyemem. Çoğunlukla basit, virgülsüz cümlelerden oluşan, akıcı, merak uyandıran bir kitap. Suriye Savaşı'nı farklı bir açıdan ele aldığından okunmaya değer olduğunu düşünüyorum.
Önceden tek hayalî Yetenek Sizsiniz'e katılmak olan Nadya şimdi hayallerinden geçerek hayatta kalmaya çalışıyor. Mahallede patlamalar artınca ailesiyle sınıra gitmeye çalışırken ailesinin kadınlarından ayrı düşer ve öldüğünü düşünürler. Kendine gelip enkazdan çıkınca tek başına Türkiye sınırına ulaşıp ailesine kavuşmayı düşünür. Sokaklarda muhalif güçlerin, deaşın ve Esad güçlerinden gizlenerek ilerlerken Mazen Amca, Basel ve Tarık'la yolları kesişirler. Birbirini tanımayan insanlar şimdi birbirine kenetlenerek yola devam etmeye çalışacaklar. Her sokakta bir korku olsa da yüreklerindeki umutla zorluklarla nasıl baş ediyorlar okuyunca öğreneceksiniz.