Varoluş İsyanı ölüme karşı yaşamı, tecride karşı ilişkiselliği, hiçliğe karşı ütopyayı savunanların bir manifestosu âdeta! Kendisini de prekarya mensubu olarak tanımlayan yazar, diğer prekaryalara iyimser olmayan bir umutla mücadele çağrısında bulunur.
Yazar Ateş, kapitalist, tüketici ve gösterişçi toplumu, kültür endüstrisini, uzmanlaşmayı, küreselleşmeyi ve bireyselleşmeyi tüm yönleriyle eleştirirken; özgürlük, doğa ve kültürün uyum içinde ele alınabilirliği, iklim krizi ve dostluk gibi hususları da titizlikle ele almakta. Kendi fikir ve eleştirilerini ise pek çok fiozof, bilim insanı, düşünür ve sosyologtan yaptığı alıntılarla desteklemiş ve zenginleştirmiştir. Kitabın sonlarında disiplinlerarası bakışla yer alan ölüm, benlik, doğa hususları ise okuyucuya derin bir perspektif sunmakta; açıkçası zevk ve merakla okuduğum en doyurucu kısımlardan biriydi.
Kitabın üslubu oldukça akıcı, zengin ve samimi olsa da yoğun bir dil kullanılmış. Martin Heidegger ve Alfred N. Whitehead isimlerine aşina olmak, onlardan öğrendiği Dasein, ilişkisellik, oluş, akış gibi kavramları başkaldırısına içkinleştiren yazarı anlamaya epey yardımcı olacaktır. Okumanızı mutlaka tavsiye ettiğim bir eser..
