Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Necati Tosuner

Necati TosunerKambur yazarı
Yazar
7.4/10
208 Kişi
874
Okunma
62
Beğeni
12,1bin
Görüntülenme

Necati Tosuner Gönderileri

Necati Tosuner kitaplarını, Necati Tosuner sözleri ve alıntılarını, Necati Tosuner yazarlarını, Necati Tosuner yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ve yine de yaşamayı sevmek... Sevmek insanları, doğayı. Ve Tanrı'ya inanmaya zorlamak kendini. Yanlışlıklara bir çizgi... Doğruları bulmak için yaşamak kararı. Kendine alışmak ve sevmek kendini... Bunlar ölüm korkusundan başka nedir ki? Ölmek niye böylesine korkunç benim için? Yaşamak güçleştikçe, yaşamaktan uzaklaştıkça mı değerli yaşamak? Ve ölüm bunca korkunç ve boş... Görürken, bilirken yaşamayı... Elini uzatsan işte karşında. Ama ona uzak... Ama ona susamış... Ve yaşamak yaşayamadan...
Bir kurtuluştur belki, kendini yok saymak. Ve hiçbir şeye aldırmadan ya da kolayca katlanarak her şeye; hep ha varmış, ha yokmuşçasına yaşamak bir kurtuluştur belki. Ama kişi kendini yok sayabilir mi? Yaşamak var olduğunu duymaktır. Kendini var bilmektir yaşamak. Ve insanlar, bildikleri bütün iyilikleri ve kötülükleri, yüreklerinde var olduklarını bir an duymak uğruna işemezler mi? Nasıl yok sayardı kendini? Bütün sıkıntı, bütün çaba varlığını ortaya koymak için değil miydi? Şu insanların, şu kendilerini bir şey sananların karşısında, "ben de varım" diye dikilmek değil miydi bütün çatışmanın kaynağı? Oysa insanlardan bir şey beklemek boşunadır. Bütün yüceliklerini bir kalın bencillik örtmüştür onların.
Reklam
Gerçekte insanlık denilen, bir kendini düşünme, bir kendini beğenmeden başka nedir? Ve insanlar, insanlığı bencilliklerine kurban etmediler mi?
Erken çiçek açmış bir kiraz ağacı düşün. Yok, öylesine bile önemli değil. Çiçek açamamış bir kiraz ağacı... Açamamış, ben. Bakmışsın, taş duvarda bir tutam dal yeşillenmiş. Bir cami avlusunda, yüksekte ve oymalar arasında. Umut da öyle yeşillenir. Hiç ummadığın bir yerde ve anda...
Sevdiğim, hele sevdandan kurtulayım, bağışlanmış bir köle gibi boşlukta kalırım bir an. Bileklerine değil, yüreğine demir işlemiş biri... Seni unutmayı başardığım günü düşünüyorum, sonra bakıyorum, aradığım bu değil.
Reklam
Boş kalmak bize gelmiyor, sevdalanıyoruz. Ne de kolay sevdalanıyoruz! Ve ne de güzel... Bunun güzelliğini hiç kimse anlamayacaktır. Ve bunun güzelliğini hiç kimseye anlatmaya gücüm yetmeyecektir benim. Biliyorum, ölçümüzden taşkın bir giysidir sevda bize, akar üstümüzden. Aksın.
Önce bir kâğıt gibi buruşturuyorum yaşamayı. Buruşuk, bumburuşuk bir şey oluyor avcumda. Sonra geliyor pişmanlık. Sonra geliyor umut: "Hele dur bakalım..." Ve bir büyük özenle düzeltiyorum kırışıklığını.
Yaşamaksa, diyecek yok, yaşıyorlar. Benim aklım ermiyor artık bu işlere. Yenildikçe anlıyorum. Yanlışlığı işleyen benim. Belki öyle değil, yanlışı sürdürüp giden onlar, ama yenilen benim ya...
Çekip gitmeli bir yerlere. Ve unutmalı her şeyi... Her şeyden önce kendimi... Bu kendini bilmezliği, bu umutlara kapılmaları unutmalı.
Reklam
Yine kaçaklık gelip kuruluyor içime. Sanki insanlar... Sanki şu işten çıkanlar, şu gezen dolaşan, ortalığa yayılanlar, sanki içimden geçenleri okuyacaklarmış gibi bir korku... Korku: Basacaklardır kahkahayı, dizlerini ve kasıklarını ve gülerken oynayan göbeklerini tutarak ve yatarak yerlere ve birbirlerine göstererek beni, bağıracaklardır: "Yuu, işe bak..." Siniyorum. Ve hemen bırakıp caddenin ortasını, kapı aralarından ve aldatmalı vitrinler önünden yürüyorum. Koşmak istiyorum. Bir beter, bir bulaşıcı hastalıktan kaçarcasına koşmak...
Daha bir kötü ve daha bir acımasız bir yeni sıkıntıya doğru, sonu hep yalanlı düşlere aldanarak, korkarım bu böyle sürecek.
Düşlerin: Uçamayan kuşlar gibi, -sonra, uçup gitmiş olan.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.