İstanbul'da doğdu. Vefa Lisesini bitirdi. İstanbul Tıp Fakültesinde üç yıl okudu. Bankalarda ve sigorta şirketlerinde çalıştı.
Basın Yayın Genel Müdürlüğünde şube müdürlüğü (1953-1960) ve serbest gazetecilik yaptı. Mizah dergilerinde hece ve aruzla şiirleri ve yazıları çıktı. Cımbız ve Yalçın Tevfik imzalarını da kullanmıştır.
Şiirleri: Âhenk (1920), Bir Damla Gözyaşı (1924), Gazinin Destanı (1929), Yurdum ve Sevgilim (1934), Bahçe (1939), 23 Nisan Şiirleri (1943), Mecnun Gibi (Aşk şiirleri, 1953). Romanları: Aşkın Gözü (Manzum roman, 1925), Yürekler Acısı (1937), Çadır Fahişesi (1954). Zavallı Kadınlar (1938). Hikâyeleri: Gönül Masalları (Manzum hikâyeler, 1950). Oyunları: Kadın Asker Olursa (Manzum 37 kısa oyun, 1928), Altın Bilezik (Çocuk oyunu, 1947). Derlemeleri: Türk Nüktecileri (1968. Kendi hayat hikâyesi de yer alır). Çocuk kitapları: Türk Çocuklarının Ülküleri (1934), Kırmızı Bereli Kız (1963), Salla Kuyruğunu Söyle Buyruğunu (1963), Nasrettin Hoca (Şiirler, 1964), Amerika'dan Mektup (2. bs., 1980), Fırtınalı Bir Gün (2. bs., 1986).
Kimsesiz kaldıysan sunulur payın
Bilinmez gününde çıkmaz bir ayın
Arkada dağ gibi durursa dayın
Atlatan, ipe un seren olur mu?
Erbab-ı himmetle başla temasa
Aş dolar önünde boş duran tasa
Tavsiye mektubu hiç yazılmasa
Dünyada murada eren olur mu?
Yüzüne vururlar aybını elin
Hiç kendi suçunu gören olur mu?
Kabahat kız olsa etseler gelin
Acaba gerdeğe giren olur mu?
Şimdi mal devridir; böyleydi dün de
Kürk yoksa itibar olmaz düğünde
Cahilin Karun’a döndüğü günde
İlimle göğsünü geren olur mu?
Kaide değişti: Sabreden derviş
Muradın ermeden bir gün gebermiş
Aslanın ağzına et atmaktır iş
Lokmayı kolayca veren olur mu?
Bu hasis devirde yetmişlik ninem
Diyor ki: Altınla süslensin sinem
Mahşerde maaşlı olsa cehennem
Atını cennete süren olur mu?
Tanrı besbelli yaratmış seni nisanla ikiz
Dudağın gonca vücudun onun altında filiz
Özleyip buseni birleştiği an yüzlerimiz
İlkbahar rüzgârı halinde gelir gül nefesin
Mazi kalbimde bir yaradır,
Bahtım saçlarımdan karadır.
Beni zaman zaman ağlatan,
İşte bu hazin hatıradır.
Ne göğsünde uyuttu beni,
Ne buseyle avuttu beni.