Necdet Tosun

Rüyalar Alemi yazarı
Yazar
Çevirmen
Editör
8.5/10
32 Kişi
135
Okunma
31
Beğeni
2.260
Görüntülenme

Necdet Tosun Gönderileri

Necdet Tosun kitaplarını, Necdet Tosun sözleri ve alıntılarını, Necdet Tosun yazarlarını, Necdet Tosun yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ebû Vâil diyor ki: Bir arkadaşımla Selmân’ın (r.a.) ziyâretine gittim. Bize bir miktar arpa ekmeği ile biraz da tuz getirdi. Arkadaşım “Şu tuzun yanında biraz da sağter (kekik gibi bir ot) olsaydı” dedi. Bunun üzerine Selmân (r.a.) matarasını rehin vererek o otu aldı geldi. Yemeği bitirince arkadaşım, “Bize verdiği ni’mete kanaât ettiğimiz Allah Teâlâ’ya hamd ederiz” dedi. Selmân (r.a.): “Eğer kanaât etseydin, benim matara rehin olmazdı” buyurdu.
Ölmek felaket değildir. Öldükten sonra başına gelecekleri bilmemek felakettir.
Reklam
Önceleri Hâcegân tarîkatı adıyla anılmakta iken, zamanla Bahâeddin Nakşbend’in ismine izâfetle Nakşbendiyye adıyla meşhur olan bu tasavvuf ekolünün mâhiyetini en iyi özetleyen, Uşşâkî şeyhi merhum Hüseyin Vassâf’ın (ö. 1929) şu cümleleridir: ‘‘ Bu tarîkat-ı aliyye’de ihdâs olunmuş bid‘at olmadığından ve mesleklerine lâubâlîlik girmediğinden efkâr-ı umûmiyye-i İslâmiyye’de hakkıyla hüsn-i kabûl görmüş ve pek sür‘atle intişâr etmiştir (yayılmıştır). Bu intişârında âmil-i müessir ise ekseriyetle ulemâ-i İslâmiyye’nin rağbetkâr olmasıdır.’’
11 Kandil
11 | Vukûf-i kalbî Bu terimin iki mânâsı vardır. Birincisi sâlikin zikir esnâsında Allah’ın huzûrunda olduğunun bilincinde olması, ikincisi ise zikir esnâsında kalbine teveccüh edip kalben zikrin mânâsının bilincinde olmasıdır.
11 Kandil
10 | Vukûf-i adedî Zikirde sayıya riâyet etmek anlamındadır. Sâlik düşüncelerinin dağılmasını engellemek gâyesiyle kalben yaptığı zikrin sayısını bilmelidir. Nefesini tutarak üç, beş, yedi ya da yirmi bir defa kelime-i tevhîd okumalı, zikrin tek sayıda olmasına özen göstermelidir. Bahâeddin Nakşbend’in ‚Vukûf-i adedî ilm-i ledünnînin ilk mertebesidir.‛ dediği ve bu târifin yeni mürîdler için geçerli olduğu söylenir. İleri derecedeki sûfîlere göre ise vukûf-i adedî, tek olan Allah’ın, sayıları çok olan kâinât eşyâsında (a‘dâd-ı kevnî) tecellî ettiğinin bilincinde (vâkıf) olmaktır.
11 Kandil
9 | Vukûf-i zamânî İçinde bulunulan hâlin ve zamânın bilincinde olmak anlamındadır. Sâlik, içinde bulunduğu hâlin şükrü mü yoksa tevbeyi mi gerektirdiğini bilmeli, kabz yani mânevî sıkıntı hâlinde istiğfâr, bast yani rahatlık ve neşe hâlinde ise şükretmelidir. Bu hâllere riâyet ederek gereğini yapmaya vukûf-i zamânî denir. Diğer bir ifâdeyle vukûf-i zamânî gönül muhâsebesidir, sâlikin zamanının nasıl geçtiğini düşünmesidir. Bazılarına göre vukûf-i zamânî sâlikin kelime-i tevhîd zikrini okurken Allah’ın huzûrunda olduğunu bilmesi ve dünyevî düşüncelerden sıyrılmasıdır.
Reklam
357 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.