Nevzat Aşık

Sahabe ve Hadis Rivayeti author
Author
9.0/10
1 People
12
Reads
0
Likes
358
Views

Nevzat Aşık Posts

You can find Nevzat Aşık books, Nevzat Aşık quotes and quotes, Nevzat Aşık authors, Nevzat Aşık reviews and reviews on 1000Kitap.
Bu ayete göre, bir insanın kanını akıtmak, bütün insanların kanını akıtmak; bir insana yalan söylemek bütün insanlara yalan söylemek; bir insanı horlamak, küçümsemek, kandırmak... Allah'ı ve bütün insanlığı horlamak, küçümsemek ve kandırmak demektir... Yunus Emre bu gerçeği, ne güzel dile getirmiştir: "Yaradılanı hoş gör, yaradandan ötürü." Sevgili peygamberimiz (s.a.v.), çevresindeki insanları cahiliye devri öncesi kabile taassubu merkezli düşünce, anlayış, adet ve kalıntılardan kurtarmak, halîfetullah olan insanı layık olduğu şerefli ve onurlu bir yere getirmek için çok büyük gayret sarfetmiştir. İnsana yapılacak her türlü saldırıları şiddetle kınamış, onun maddî varlığıyla manevî onurunu her değerin üstünde tutmuş ve: "İnsanoğlu, Allah'ın yapısıdır, bu yapıyı yıkan, ona karşı şiddet gösteren mel'ûndur.” "Dünyanın yok olup gitmesi, Allah katında bir mü'minin haksız yere öldürülmesinden daha hafiftir,”20 buyurmuştur.
Tibyan
İnsanın her türlü hayatı kutsaldır, dokunulmazdır. Okuyucularımızın daha rahat anlayabilmeleri için bunu şöyle ifade edebiliriz: "Bir insanın değeri, Kabe'nin değerinden daha üstündür.¹8 İnsan var olmazsa, boş bir dünya neye yarar? Bütün evren ve içindeki yaratılan her şey, insan içindir." 18 Kur'ân'ın Mâide sûresi 32. ayeti insan hayatının ne kadar kutsal ve önemli olduğunu şöyle açıklamaktadır: “Bunun için İsrailoğullarına şöyle yazdık; kim, bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir kimseyi kurtarırsa bütün insanları yaşatmış. gibi olur. "
Sayfa 9 - Tibyan
Reklam
Allah, insanı sudan ve topraktan yaratmış, ona kendi ruhundan üflemiş, onu bütün canlılar arasında özel bir konuma getirerek kendisine muhatap yapmış ve ona; "Ey insan, ey insanlar, ey âdemoğlu," diye hitabetmiştir. Madem ki insan, yeryüzünün imar, ıslah ve idaresi emaneti ile görevli bir halifedir, öyleyse bu hilâfet vazifesine layık olmalıdır. Peki bu ehliyetin şartları nelerdir acaba? Kur'ân, bize halîfe olmanın ölçüsünü şöyle açıklar: "Allah, içinizden, iman edip de salih amel işleyenlere, kendilerinden önce gelenleri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına.. dair vaadde bulunmuştur." (Nûr, 24/55); "Şüphesiz iman edip, salih ameller işleyenler var ya, işte onlar, yaratıkların en hayırlısıdırlar." (Beyyine, 98/7); “De ki: ‘Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?' Ancak akıl sahipleri öğüt alırlar. (Zümer, 39/9) Ayetler bize bu ölçünün, iman, salih amel ve ilim oldu ğunu açıkça belirtiyor. Eğer insanoğlu bu özelliklere sahip olmaz, bu şartları yerine getirmezse görevini yapmamış olur. İmar, ıslah ve idare, bilgi ve irfanla olur. Nitekim ilk halîfe Adem, meleklere ilimle üstün gelmiştir. İlim, esastır. Maddî ve manevî ilerlemenin, kalkınmanın şartı ilim ve sanattır. İlim, irfan ve sanatta geri olanlar, ilerleme kaydedemezler. Hz. Peygamber (s.a.v.), ilk müslümanları öncelikle cehaletin köleliğinden kurtarmaya çalışmıştır. Ve "sadakalarin en faziletlisi, insanin ilim öğrenmesi sonra da onu bir baska kardesine öğretmesidir" buyurmuştur
Sayfa 9 - Tibyan
İslam dini, bu değersiz kabul edilen tutsak ve yoksul insanları özgürlüklerine kavuşturmak için devlet hazinesinden hisse ayırdı. Hz. Peygamber köleyi hürriyetine kavuşturduktan sonra, ona geçimini kazanacak kadar sermaye verirdi.8 Yanına gelen bir adamın, korkudan titrediğini görünce, “Arkadaş! Korkma, kendine gel, çünkü ben ne bir kral ne de bir melikim! Ancak ben güneşin altında kurumuş et parçası yiyen bir kadının çocuğuyum."⁹ buyurarak, bu zavallı insanı rahatlatmak ve onore etmek istedi. Bir gün Pazar yerinde birisi Onun (sav.) elini öpmek için öne atıldı, fakat O elini çekerek "Bu acemlerin krallarına yaptıkları bir davranış şeklidir. Ben melik değilim, ancak içinizden birisiyim."10 buyurdu. 7 Buhari, 23 Cenaiz 66 (II, 112-113); Müslim, II Cenaiz 23, (II 659 nr 956); İbn Hanbel, II, 353-388. Abdurrahman Azzam, Betalü'l-Ebtâl, çev. Hayreddin Karaman, İstanbul 1964, s. 74-75.
Sayfa 5 - Tibyan
Hz. Ömer'in "Biz cahiliye döneminde kadınları insan yerine koymazdık. İslamiyet gelince ve Allah onlar hakkında ayetler indirince, onların bizim üzerimizde hakları olduğunu gördük."¹ sözü bu gerçeği bütün çıplaklığıyla gözler önüne sermektedir.
Sayfa 3 - Tibyan
Numan b. Beşîr anlatıyor: "Babam, annemin zoru ile bir kısım malını bana verdi. Hakkı ve onuru zedelenmiş olan kız kardeşim Amre, Resûlullah şahit tutulmadıkça bunu kabul edemeyeceğini söyledi. Babam beni alarak Peygamberin yanına götürdü ve durumu anlattı. Allah elçisi babama; - "Numan'a yaptığın bu bağış gibi bütün çocuklarına da yaptın mı?" diye sordu. Babam, "Hayır," dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.): - "Allah'tan korkunuz ve çocuklarınız arasında adaletle davranınız," buyurdu. Bunun üzerine babam, bu bağışından döndü ve mali benden geri aldı."
Sayfa 22 - Tibyan
Reklam
19 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.