“Acaba biz doktorlar alt beynin bu otomatik kendini koruma mekanizmasına yardımcı olabiliyor muyuz? Yoksa bir yığın üst beyin bilgisiyle bu mekanizmanın işlerliğini mi bozuyoruz? Alt beyin mesajlarının tercüme hatası olmaksızın üst beyne çıkabilme yöntemleri nelerdir? Belki de son zamanlarda giderek çoğalan doğacılar, doğanın koruyuculuğunu refleksif olarak alt beyinlerinden hisseden kişilerdir. İnsan neyi doğaya bırakmalı, neyi bırakmamalıdır? Bu konuda bir sınır çizilebilir mi?”
Siz siz olun; alkol denilen ve bağırsakları yaktığı için kuyruk bilimsel olarak kafayı b.k gibi yapan musibetten uzak durun sevgili evrensel eş okurlar... Diğer kitaplarımı okuyanlar paranın da bağırsak olduğunu bilirler.
Erkekler genelde çocuk alt beyinlerini hissetmemek için katı korteks geliştirirler, yani üst beynine çok ödün verici bir yaşam biçimi geliştirirler. Çünkü rolleri odur. Para kazanacak, onu etrafa dağıtacak, bütün bunları şekilde algılayacak. Neticede ne olur? Rüyalarını hatırlamaz hale gelir.
Alt beyin ayrıca bütün organlarımızın orkestra şefidir. Nefes alıp verme, tansiyon, kalp atışı, sindirim sisteminin çalışması ve tüm otonom sistem, alt beynin refleksif denetimi altındadır.
Bir de duygularımız ve içgüdülerimiz alt beyindedir. Duygu katsayısı denilen E.Q., İ. Q. den üstündür.
Bunun içindir ki, duygularınızı zincirleyemezsiniz derler. Çünkü %28 lik kortex(üst beyin) hücreleri, hiçbir zaman %72 lik alt beyin hücreleri ile başa çıkamaz. Duygularımızla başa çıkabilseydik, kimse depresyona girmez, hayatını perişan etmez, kimse nevroz olmaz, kimse psikoz olmazdı. Biz doktorların da işi çok kolay olurdu. İki kere üst beyinsel nutuk atardık, herkes iyileşirdi.
Anne kalp sesini taklit eden ''cıstaklı'' müzikler, alt beynin anne rahmine geri dönme eğilimini artırır. Özellikle, bulunulan mekan, tıpkı anne rahmi gibi karanlık ve kapalıysa ve alkol kullanılıp üst beyin de sislenmişse birey hepten bebekleşir.