Boşluğa parmağımla dokunduğum bir gün, çaresizliğimi hissedip mahkeme kurdum. Aklımı yargıladım ve tüm bunların suçlusu oydu. Önce şehirler inşa ettim. Sonra o şehirlere meydanlar. En son olarak da o meydanlardan birinde astım aklımı.
O kadını etkileyebilmek için olmadığım biri gibi davranmak için çaba sarf etmeye ve sonunda gerçek olmayacağını bildiğim hayaller kurup, kalp kırıklıklarından oluşan notaların bulunduğu bir senfoniyi çalmaya da niyetim yok.
Bilmiyorum ama tek düşüncem “zamanın” aslında bilindiği gibi ileri doğru işlemediğidir. Zaman denen bu kavram aslında, ‘geri sayım’ olarak kavrandığında bence daha anlamlı bir hale geliyor.