Kitabın kapağını görünce korkuyla başlayan gerilimle devam eden ve sonlanan bir kitap bekliyordum. Üç bölümden oluşan kitabın ilk kısmında, karakterlerin geçmişini gözümüzde canlandırmayı amaçlamıştı yazar. Bunda da başarılı olduğunu düşünüyorum. Epey flashback vardı. Diğer iki bölümse gerilimli tonda devam etti.
Konuya kısaca değinirsek. Tuğrul ve Necla uzun bir dönem çocuk sahibi olamazlar. Tüp bebek yöntemi dahil tüm imkânları seferber eden eşler için bir gün mucize gerçekleşir ve çocukları Emre dünyaya gelir. Emre 8 yaşına geldiğinde her gün hayali biriyle konuşmaya ve yaşından beklemeyecek şekilde arkadaşlarına kötü sözler/fiiller sarf etmeye başlar
Ebeveynler, hadiselerin büyük boyutlara ulaşmasının önüne geçmek için Piskoterapist Yağmur Hanım'a danışırlar. Yağmur Hanım tedavi etmeye başlar. Çocuğun hayali biriyle konuşmasına şahit olmak isteyen kadını büyük bir süpriz beklemektedir
Yağmur'un geceleri kabusu olan kardeşi Damla, Emre yaşlarındayken kendi ihmali sonucu yanarak ölmüştür. Kimseye söylemediği bu olayı hayalî birinden duyduğunda bütün terapist kimliği altüst olur. En yakın arkadaşı Ruh bilimcisi Sezgin de vakaya dahil olacaktır. Sonra asıllar, gölgeler; hayaller, gerçekler içe geçer. Kimdir sorun; Emre mi, Aile mi? Sezgin mi yoksa Yağmur mu? Ya da hepsi mi? Kitapta tema şu idi: Bazı hata ve günahların bedeli burada ödenmelidir.