"Tüm oyuncaklarımı kırdım. Hacı yatmazımı yere vura vura parçaladım. Onu daima ayakta tutan şeyin ne olduğunu merak ediyordum. Onları yürüten, konuşturan, gülümseten öz neydi bilmek istiyordum.”
Avuntular 22 öyküden oluşuyor. Kısa kısa öyküler... Herhangi bir mesaj verme , süslü cümleler kurma kaygısı yok yazarın. Hayatın her alanında, hepimizin karşılaşabileceği durumlar, olaylar ve kişiler var. Kitap rahat okunuyor. Her okuyanı bir yerlerden yakalamayı başaran öyküler. Dünyanın tüm dalaveresine tüm zorluklarına birtakım avuntularla katlanabildiğimiz bu çağda, okunası bir eser.
Şahane bir öykü kitabıyla geldim.
An'lara ve tesadüflere varlık kazandırmış, sakince yazılmış 13 öykü ve o öykülerde biz... Yalınca anlatılmış öykülerde uzun diyaloglar yok, beklenmedik sonlar ya da didaktik olma kaygısıyla yazılmış cümleler yok. Yazarın üslubu da bu sanırım; yalınlık. Hayatın rastlantısallığını düzene sokmaya, anlamlandırmaya çalışmıyor yazar, sakince belki de anlamlandırmanın anlamsız olduğunu anlatmaya çalışıyor.
Uzunca bir süre uzak kaldığım öykü türünden bu yıl çokça deneyimledim. Bu yıl içerisinde okuduğum en iyi öykü kitaplarındandı Güneşi Kötü Evler. Öyküseverlere sevgiyle tavsiye ederim.
Kısa belgesel film tadında 22 öykü. Öykülerin hepsi hayatın içinden. Olay ağırlıklı olmasına rağmen giriş, gelişme, sonuç bölümlerinin net olmaması durum öyküsü olduklarını gösteriyor. Hayattan bir kesidi anlatıyor.