Ömer Osman Erendoruk, 1934'te Bulgaristan'da doğdu. 1955’te Kırcaali Türk Pedagoji Okulundan mezun oldu ve değişik yerlerde öğretmenlik yaptı. 1952’den itibaren Türkçe gazete ve dergilerde şiir ve hikâyeleri yayımlanmaya başlayan yazarın ilk kitabı 1965’te yayımlandı. Bulgaristan’da Türklere karşı başlatılan asimilasyon politikasına karşı yazdığı yazılar nedeniyle beş yıl ağır hapse mahkûm oldu. 1985’te Belene Ölüm Kampı’na sürgüne gönderildi. 1989’da sınır dışı edildiğinde Türkiye’ye sığındı. Bulgaristan Türklerinin en başarılı yazarı ve şairi sayılan yazar bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra emekli oldu. 2006 yılında İstanbul’da vefat etti.
"İçimizdeki İnci Taneciği" nedir? Yazar bu "inci"nin "umut" olduğunu ifade ediyor. Kitap Bulgaristan'da yaşayan Türklere karşı başlatılan asimilasyon politikasından bahsediyor, ama satır aralarına gizlediği "umut" hiç bir zaman bitmiyor. Dili, kimliği ve tarihi silmek isteyenler bunu başardıklarını düşünselerde bu değerlere sımsıkı sarılan "aile" var. Emine Teyze, oğulları Serhat ve Ferhat bir umut yolculuğuna çıkarıyor sizi. "Allaha güvenerek umutla bekleyiş zaman kaybı sayılmaz." Kitabı okuduktan sonra şunu anlıyoruz ki "Umutla yola çıkılınca, yollar da umuda varıyor."
"Asırlar boyunca hak haklıya değil , güçlüye verilmiştir" ifadesinden de yola çıkarak , devletleşme yolunda gücü elinde bulunduranin masum halklara , milletlere , ırklara uyguladığı zulmü ele alan kitap beni derinden etkiledi . Devletlerin çıkarları söz konusu olduğunda insan olma onurunun nasıl göz ardı edildiğini gözler önüne seriyor yazar .
Azınlık Bulgarin devletlesme ideali icinde , Osmanlı'dan kalan tüm izleri yok etme çabasıyla Türk halkına, dahi kendi milletine yaptığı haksızlıklarden, zulümlerden nasiplenen ana karakterin yaşadıklarının derlemesini sunuyor yazar bizlere. Suçsuz yere damgalanisi , iki ülke arasında itilişi, casus kabul edilişi , haklarından mahrum edilişi ve çevresindeki yüzlerce insanın yaşadıkları acılarla okunmaya değer, ilgi çekici bjr anlatım bulabilirsiniz eserde . Pek kesfedilip , hak ettigi ilgiyi goremedigini dusundugum birkac kitaptan birisi, kesinlikle okunmasını tavsiye ediyorum.
"Asırlar boyunca hak haklıya değil , güçlüye verilmiştir" ifadesinden de yola çıkarak , devletleşme yolunda gücü elinde bulunduranin masum halklara , milletlere , ırklara uyguladığı zulmü ele alan kitap beni derinden etkiledi . Devletlerin çıkarları söz konusu olduğunda insan olma onurunun nasıl göz ardı edildiğini gözler önüne seriyor yazar .
Azınlık Bulgarin devletlesme ideali icinde , Osmanlı'dan kalan tüm izleri yok etme çabasıyla Türk halkına, dahi kendi milletine yaptığı haksızlıklarden, zulümlerden nasiplenen ana karakterin yaşadıklarının derlemesini sunuyor yazar bizlere. Suçsuz yere damgalanisi , iki ülke arasında itilişi, casus kabul edilişi , haklarından mahrum edilişi ve çevresindeki yüzlerce insanın yaşadıkları acılarla okunmaya değer, ilgi çekici bjr anlatım bulabilirsiniz eserde . Pek kesfedilip , hak ettigi ilgiyi goremedigini dusundugum birkac kitaptan birisi, kesinlikle okunmasını tavsiye ediyorum.