Nurdan Gürbilek'in romancı üzerinden yaptığı "züppe"lik açılımı menşeini Doğu'nun anlatı geleneğinden alır. Bilindiği üzere Destanlar ya da Mesneviler bir cemaatin önünde anlatıcılar yani Şeyyadlar tarafından okunur ve dinleyicinin reaksiyonuna göre bir okuma temposu tutulurdu. Bu tempo destan ve mesnevilerde metni şekillendiren unsurlardan biridir. Gürbilek'in bu yorumu beni önce Tönnies'in "Cemaat ve Cemiyet"ine, daha sonra Orhan Türkdoğan'ın "Türk Toplum Yapısı"na götürdü. Zira Türkdoğan, söz konusu metninde Türk toplumunun cemaatten cemiyete geçişi başaramamış bu yüzden bazı kesimlerle kâh arada kalmış, kâh bazı kesimlerle cemaat olmayı güvenli bulmuş bir yapı arz ettiğini söyler.
"Bir ülkede, değerler sisteminin bu denli tarumar edilmesi, kamplara bölünmesi, birbirlerine düşman kılınması kendi iç yapısının bir çelişkisi olarak ortaya çıkmış olması gerek."
Türkiye'nin en önemli sosyologlarından Orhan türkdoğan uzun yılların birikimini bu kitapta okurla paylaşmış. Türkiye açısından çok önemli bir bölge olan, hemen herkesin karıştırmak için bir şeyler yaptığı bu bölge hakkında bilimsel verilerle hazırlanmış güzel bir çalışma. Masa başıçalışmalardan değil saha çalışmalaraına dayanan bir eser.
"Türk aydın sınıfı Batı toplumunda gözlendiği üzere, tarihsel rol ve oyun kurallarıyla toplumsal norm ve değerlere saygılı değildir. Çünkü bu sınıfın kendine özgü davranış biçimleri, yaşam tarzları ve dünya görüşleri bulunduğu gerçeği unutulmamalıdır."