Kitaplar yanabilir, anıtlar yıkılabilir, metal kitabeler, kabartmalar eriyebilir. Ancak, kaybolmayacak tek belge halkın dilinde, şarkılarında, öykü ve masallarında yaşayanlardır. Seteney, Şebetnıko, Sawsırıkou, Aşemez, Çelehset, Tlepş, Nebgırıyeko, Şewey, Adıyıf, Bevıç, Setımıkoxer, Pak'ueko, Yergun ve diğerlerinin adları günümüze dek bu şekilde gelmiştir. Öte yandan, çocukların annelerinin adı ile çağırılmaları destanlardaki matriarkal aile düzeninin en büyük belirtisidir.
Havaların kurak gittiği zamanlar köyün genç kızları ve delikanlıları toplanıp bir küreği giysilerle süslerler ve köyün içinde yürüyüşe çıkarlardı.Abazaca'da " Dziwara" bu kürekten yapılmış kuklaya Kaberdeyce'de " Hantsa Guaşe_ Kürek Sultan" denir .Kuklanın kollarına iki genç kız girip onu taşırdı. Diğer kızlar ve delikanlılar " Dziwara" şarkısını söyleyerek evlerin kapılarını tek tek çalarak dolaşırlardı.Açılan kapı ve pencerelerden grubun üzerine kovarlarla su dökülür, arkasından delikanlıların taşıdığı kaplara un, şeker, yağ, yumurta gibi şeyler konurdu.Bu gezi bütün evlere uğranılarak tamamlandıktan sonra bir evde ya da ırmak kıyısında ateşler yakılır, kızlar toplanan malzemelerle ile börekler, çörekler, tatlılar veya benzeri yiyecekler hazırlarlar, neşe içinde birlikte yenirdi.
Ey kuş, sevgili Tsisa'm;
Ben insanken
Yaşıyorken
Koparılıp götürülüyorum Vatanımdan...
Ey kahraman kuş, sevgili Tsisa'm!
Sen benden daha mutlusun,
Sen benden daha güçlüsün!
Ölün bile terketmedi Vatanı!