İsmi üzerinde doğudan başlayıp batidan biten bazen kisa bazende orta uzunlukta hikayelerden oluşan bir eser.Hikayeler genel anlamda güzel ve akıcı,dil sade kitap su gibi okunup bitiriliyor.
Özellikle kazak,Kırgız hikayelerinin yer aldığı doğu romanları daha başarılı olmuş,mirlan ile bahtigül'un hikayesi gerçek bir dram ve siz bunu resmen yaşıyor gibisiniz.Aşk imkansiz olunca aşk oluyormuş sonu da iyi bitmeyince aşk oluyormuş.
Kitabı genel anlamda başarılı buldum yalniz ucuz milliyetçiliğe yaptığı atıflar rahatsız etti beni mhp falan ne alaka diyorsunuz bir kaç yerde ayrıca son hikayelerde 60 darbesini bu kadar elestirip yerin dibine sokup darbe bildirisini okuyan alparslan turkesi yer yer övmesi biraz komik kaçmış.Bence bu kitap doğu hikayeleri ile kalsa veya bu ucuz milliyetçiliğe yer vermese gayet başarılı diyebiliriz.
Son hikaye(kayinpeder neden bu kadar öper)hem çok güzel hemde komik bir hikaye olmuş.
Sanatın sanat için kalmasi temennisi ile...
Sovyetlerin bölünmesinden sonra yeni yeni bağımsızlığını alan Türk Cumhuriyetlerinin üzerinde hala komünist rejimin etkisi olduğu bir zamanda Özer Ağabeyimiz cami inşaatı için Türkistan'a gider ve orada rejimin eski kalıntıları varken onca zorluğa rağmen cami inşaatındaki görevinden vaz geçmez. Bu zaman içerisinde onca zaman uzak kaldığı Türkistan coğrafyasını görme ve gezme imkanı da bulur. Soydaşlarımız ile görüşür onların acılarını bu kitapta bizimle de paylaşır. Aynı zamanda yeni bağımsız olan Türk Cumhuriyetlerindeki sorunların bir çoğunu bu kitapta yaşayan ve gören birinden daha iyi öğreniyoruz.
Ama o gittiğinde Tanrı Dağları eskisi gibi değildi adeta gözleri yaşlı eski görkemi kalmamış gibiydi. Sırderya'nın coşkun devirleri de geride kalmıştı. Tıpkı milletimizin coşkun çağları gibi.. Sanki ulusumuzla birlikte Türkistan'da göz yaşı dökmüş acı çekmiş gibiydi. Solgun görünüyordu..