"Alo, Marilyn? Marlyn diye biri yok mu? Orası da İlçe Emniyet Müdürlüğü mü? -O zaman Faysal Amir lütfen. Amirim benim tanıdınız mı? Geçen gün 2911 sayılı toplantı ve gösteri kanuna muhalefetten içeri alıp bi güzel dövdüğünüz gruptaki o çakma filozof. Şey diyeceğim amirim: şöyle işinin ehli, mesleğine saygı duyan tanıdığınız bi kiralık katil var mı? Beni kaç paraya vurur tahminen? -Efendim? Sağlıklı duyamıyorum küfürleriniz şuan amirim, çeken bir yere geçerseniz sevinirim. Ne? Çekip gideyim mi? Telefondan yer tespiti yaptınız, eve baskına mı geliyorsunuz? Ya amirim gelirken aşağı tekelden üç kutu kırmızı tuborg, bi pakette kısa samsun alsanız da, ben size burda parasını ödesem olur mu?
Felsefeyi bilmek için mutlaka kapısını çalmak zorunda kaldığımız Platon’un felsefi düzlemi beş kuram çerçevesinde şekillenir. “Evrendoğum”, “İdealar”, “Bilgi”, “Ruhun ölümsüzlüğü” ve “Devlet”. Bütün bu kuram ve düşünce birikimi bir tarafa, onun elli yıllık kuramsal yolculuğu sırasında bazı küçük boyutlu çalışmaları (makaleleri) yukarıda verilen sıralamanın ötesinde yer edinir ve ondan sonra ve de öncesinde farklı coğrafyalardan yaşamış düşünürlerin de ilgisini çekmiş kavramlar çevresinde gelişmesi dikkat çeker.
Platon’un “Faidros” başlıklı makalesi (eskilerin deyimiyle risalesi) bu türden çalışmaların başlıca yapıtlarındandır. Platon bu yapıtında belki de tüm Atina okulu mirasından farklı bir bakış açısını dener: aşkı tanımlar! Aşkı “bir çeşit yönelme, talep etmek” olarak görür ve ardından “aşkı bir ilahi cinnet durumu” olarak açıklar, “ruhsallığın en üst katmanıdır ve ancak ruhunu yüceltenler bu cinnet aşamasına varabilmişler” der, ilave der: “çaresi ise aşkta boğulmak ve onun kıyısında yok olmaktır”.