''Eğer ebedi olan her türlü tarihe
(zamansallığa) aşkın değilse ama ebedi olan her tarafta tarih dışı
bir şekilde var olan yani tarihin bütün mekanı içerisinde biçim olarak değişmez olan anlamına geliyorsa, Freud'un önerisini harfi
harfine alıp şöyle yazacağım: Tıpkı bilinçdışı gibi, ideoloji ebedidir
ve şunu da ekleyeceğim. Bu yaklaştırma bana teorik olarak meşru gelmektedir. Çünkü bilinçdışının ebediliği genel olarak ebedilik
ile ilişkisiz değildir."
- insan öznesinin merkezi dışarıya atılmıştır. Onu öyle bir yapı oluşturur ki, ancak ve ancak kendini tanıdığı ideolojik formasyonlarda ve benliğinin hayali yanlış anlamalarında böyle bir merkez varmış zannedilir.
Althusser, öznenin nesneyle olan ilişkisini, yani öznenin, içerisinde
eşzamanlı olarak hem kendisini bulduğu, hem de kendisini
unuttuğu ''bu aynası''nı betimlemek için, mekandaki merkez ve
• • ''çembersel çevre'' benzetmesine başvurmuştur: Ozne nesnenin bu
ilişkisi bir ''öz ve görünüm ilişkisi olarak ele alınmalıdır'', başka
türlü söyleyecek olursak ''- merkezin kurucu özne tarafından oluşturulduğu
bu ilişki , bu merkeze konsantrik nesneler mekanı olarak
ortaya çıkar. Bu nesneler, bu varlığın ya da bu öznenin özünü nesnelleştirdikleri için onun kurucu öznesidirler''. Althusser, Feuerbach'
ın felsefi hümanizmine özgü ''bilincin teorik ve pratik üstünlüğü
tezine'' karşı, merkezi bir özne ve kurucu bir özne anlayışına
karşı gelerek, Lacan doğrultusunda, merkezi olmayan ve kendisinin
dışında bir şeye tabi olmuş bir özne kavrayışını getirir