Aşırı gelişmiş bir vicdan, İstekleri yüzünden suçluluğa açık olma duygusu, temelde iyi olan bir insanı, kendi iyiliğinden ödün verecek dolambaçlı yollara itiyordu. Sanırım, felaketin kaynağı da buydu. Sachs herkesin güçsüz yanını kabul ediyor, ama iş kendine gelince en ufak şeylerde bile kusursuzluğu, neredeyse insanüstü bir gücü arıyordu. Sonuç düş kırıklığı oluyor, insancıl zaaflarının karşısında yenik düşüyor, bunun üzerine kendisini daha da zora koşuyor ve bu kez daha da yıkıcı düş kırıklıklarına uğruyordu.
“R.D. Laing kitaplarından birinde şizofren bir kızın babasını anlatır; adam kızını hastanede her ziyaretinde omuzlarından yakalayıp olanca gücüyle sarsar, "Kendine gel," dermiş. Babam kız kardeşimi böyle tutup sarsmadı, ama davranışı bu anlama geliyordu. Ona gereken, bir işe girmek, kendini toparlamak, gerçek dünyada yaşamaya başlamaktır, diyordu. Böyle yaptı elbette kardeşim. Ama yapamadığı da asıl buydu işte. Duyarlı biri o, diyordu babam, utangaçlığını yenmesi gerek. Sorunu kardeşimin kişiliğindeki tuhaflığa bağlayarak her şeyin iyi gittiğine inanmayı sürdürebilirdi.”