"Ona her şey için söz verebilirsin ancak sadece ucuz olanı vermelisin," dediler. Yaptılar. Verdiği sözler yeterince önemsiz olmasına karşın, öyle yaptı. Ne alabilirsen al. Gülümse ve karşı çıkarsa onu öp. Ya da döv. Ya da tüm parasını, onurunu, güvenliğini, uğruna çalışıp planlar yaptığın, paylaşmayı söz verdiğin her şeyi elinden al. Biraz hırla. Bazen hepsi budur. Aksilik yap. Kapıları çarp. Sorun çıkarsa biraz yumuşak olmayı dene. Çok değil. Fazlası onu şımartır.
Bunlar işe yaramazsa tabancayı çek..
Kafam karışıyor. Bazen hangi dili konuşmam gerektiğini unutuyorum. Ya da hangi dilde dinlemem gerektiğini. Bazen yürümem gereken yolu unutuyorum. Nasıl oturacağımı. Nasıl yemek yiyeceğimi. Nereye bakacağımı..
Neresi olursa olsun, burada olmama. Şu veya bu değil. Yerli ya da kabile reisi değil. Japon değil. Kovboy değil. Bir adam. Yeryüzünü, toprağı tanımanın rahatlığını bile yaşayamadı..
Birçok insan cehennemle ilgili öyküleri sever, oysa etrafta ne ateş ne de benzeri bir şey vardır. Sadece sonu gelmez acı veren işler ve her şeyin üzerinde asılı duran umutt_suzluk duygusu..
Öyle içten ve yaralayıcı bir kitaptı ki... #gölgelerisahiplenenkadın
Yerli kabileleri ve halkların çektiği sıkıntıları yer yer rüyaları ile, yer yer büyüklerden anlatılan masallarla aktarılan yaşanmışlıklar.... Ve hepsi de "size daha iyi bir yaşam surmeniz için" başlığı altında sunulan, yargılanan ve dışlanan halk....... Arka kapak yazısı da bir çok şeyi anlatıyor...