1946'da doğdu. Rennes Üniversitesi'nde hukuk ve siyaset bilimi profesörü. Muhafazakârlık ve liberal demokrasi üzerine yazdığı kitapları: Le Fleau du bien. Essai sur les politiques ve sociales accidentales, 1960-1980 (libertes); Introduction a la politique moderne. Demokratie liberale et totalitalisme (Hachette); De l'egalite par defaut. Essai sur l'enfermement moderne (Criterion); L'Utopie expliquee par Thomas More (Marcona); Les fers de l'opinion (PUF).
Modernler, toplumsal dünyayı insan aklının faaliyetlerinden yola çıkarak kurabileceklerini ve örgütleyebileceklerini sandıklarında, bir yanılsamanın kurbanı oldular.
Marx'a göre sınıf, kendi bilincine ancak, uzlaşmaz sınıfla olan karşıtlığının bilincine vararak gerçekten varır. sınıf bilinci sınıflar mücadelesinden geçer.
Muhafazakarlar 19. yüzyıl Avrupa'sında önemli bir entelektüel etki yaratacaklardır, ancak tarihsel evrim üzerinde etkileri yalnızca evrimi yavaşlatmak olacaktır. Muhafazakarlar tarihi öne sürerler ancak tarih bir bakıma onları haksız çıkaracaktır.
İngiliz muhafazakarlığı, Burke'ün formülünü lato sensu (geniş anlamda) yorumlayarak, sık sık reformcu olacaktır: Buna göre her türlü değişim olanaklarından yoksun olan bir Devlet, kendisini koruma olanaklarından da yoksun kalacaktır.
Bizim ülkemizde muhafazakârlık denilince; genelde dindar, yandaş, statükocu, ilerlemeye karşı bir ideoloji olarak görülüyor. Bunun bu şekilde anlaşılmasının sebebi, muhafazakârlığın pratiklerine odaklanmaktan kaynaklanıyor. İkinci sebebi, "siyasal dil" ile "akademik dil" aynı değil. Topluma hakim olansa genelde siyasal dildir.
Bizim siyasal hayatımızda zaman zaman önemli bir deyim kullanılır: "her şey sınıfsal.". Yahu nedir bu sınıf kavramı? Neyi ifade ediyor? diye merak ederken, konu üzerine bu kitabı okudum. Sınıf denilen bir şeyin varlığına inanmıyordum, zira sınıf kavramı, hangi şekilde tanımlanırsa tanımlansın, daima ya realiteye uymuyor, ya da tarihe
Muhafazakarlık üzerine kısa ve özet bir çalışma. Netice itibariyle muhafazakarlığın modernite karşısında yenildiğini, ancak felsefi düzeyde devam eden ve temelini dinsel muhafazakarlığın oluşturduğu kıyıda köşede kalmış bir entelektüel hareket olarak var olduğunu belirten bir çalışma. Esasen liberalizmle muhafazakarlığın iç içe geçmiş olduğunu Burke ile Smith'i birbirlerini etkilemiş olmasından ve Burke'ün liberalizme karşı olmamasından anlıyoruz.