25 Mayıs 1974 yılında İzmir’ de doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini İzmir’de tamamladıktan sonra Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nü kazandı ve 1994 yılında mezun oldu. Uzun yıllar İzmir’ de çeşitli radyolarda program yapımcısı ve sunucusu olarak çalıştıktan sonra şiirle başladığı yazın hayatına şimdilerde öyküler yazarak devam etmektedir.
En çok kokunu özledim biliyor musun? Her şeyin bir çaresi var hani, sesini duyar gibi oluyorum bazen, ellerini tutar gibi, bakışlarını anımsıyorum ama kokun uçup gidiyor...
Allah sizi inandırsın masal değildi okuduklarım.
Öyleydi de bir yandan. Periler vardı içinde, kanatlanmış çocuklar, ortadan kayboluverenler... Rengarenkti, çiçekler de vardı içinde pembeli morlu..
Ama bu masallar uyutmuyordu ki.
Kağıt kesiği gibiydi. İncecik hani benim diyen gözün zor gördüğü. Ama kapanana dek sızlatan.
.
Polat Özlüoğlu on iki yerden vuruyor, tam on ikiden.
Öykülerin konularından, işlenişlerinden ziyade en sevdiğim yönü ise dili oluyor. Kendine ait bir melodisi var çünkü. Akılda kalıcı, dile dolanan bir şarkı misali.
.
‘Peri kızı af buyrun’ , ‘bir kanatsız kuş idi’ , ‘tanrı misafiri’ pek güzeldi..
Ancak içimi delip geçen de bir öykü vardı: “hep aynı güz veyahut son dem”. Boşluğa seslenmenin acısı.. Tahammül edilemez bir yük~ .
Evlere sığamamak, kabından taşıp taşıp akacak yol bulamamak, anne olmak, evlat olmak.. Onca sıfata sahip olurken; yalnız kalmak. Özlüoğlu’nun öyküleri hepsine kucak açıyor..
Polat Özlüoğlu’nun son öykü kitabı Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar yazarın kalemine hayranlığım konusunda yine beni yanıltmadı, bir diğer öykü kitabı Peri Kızı Af Buyrun gibi yine tepetaklak etti. Yazarın kalemi karakterlerine tepeden bakmıyor, karakterin kendisi oluyor. Bazen küçük bir kız çocuğuna dönüşüyor, bazen yaşlı ve kırık dökük bir babaya. Mutlu eden, gülücükler saçtıran hikâyeler değil bunlar, yaşamın içinden tüm gerçekliğiyle dimdik karşımıza dikilen ve kafamızı çevirsek de bir parçası bizimle gelen, derinlerimize işleyen hikâyeler.
Baba figürünün ön planda olduğu, aile içi ilişkilerin çeşitli metaforlarla anlatıldığı duygu yüklü ve sarsıcı on bir öykü. İlk öykü Unutmanın Huzursuz Bahçesi benim de çok sevdiğim değerli yazar Latife Tekin’e ithaf edilmiş. Bir babanın evlat sevgisi ve acısını daha sindiremeden Kılçık Babam öyküsüyle baba kavramının küçük bir kız çocuğunun hayatındaki belirleyiciliğini okuyoruz. Baba bazen uzak ve mesafeli ama ailedeki yeri yan yana sıralanmış domino taşlarından biri gibi, baba yıkılırsa diğer taşların ayakta durması pek mümkün olmuyor. Edebi dili ve üslubunu çok sevdiğim yazarın öykülerini muhakkak okuyun.
“Yalnızlık korkutucu bir şeymiş baba. Ben oraya girdikten sonra öğrendim. İnsan bir tuhaf oluyor birdenbire yalnız kalınca.”
“Unutmadık. Ölemedik de. Havada asılı kaldık…”
“Elini kaldırdın çünkü, sallayamadın. Havada asılı kaldı elin. O an her şey havada asılı kaldı sanki. Sen bir daha gelmedin. Haberlerin de gelmedi hiç. Sanki kuş olup uçtun uzaklara, çok uzaklara.”
Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar, Polat Özlüoğlu'nun dördüncü öykü kitabı.İlk kitabı Günlerden Kırmızı dışındaki tüm öykü kitaplarını okudum.
Peri Kızı Af Buyurun sonrası, Polat Özlüoğlu'nun önceki kitabı olan Hevesi Kirpiğinde'ye göre, daha zengin bir kullandığından bahsetmişim.Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar ile de artık Polat Özlüoğlu öykücülüğünden bahsedilebileceğini düşünüyorum.
Polat Özlüoğlu'nun bu kitabı da diğer kitaplarındaki gibi duygusal yoğunluğu fazla olan, insanı sarsan öykülerden oluşuyor.Neredeyse tüm dehşetiyle günlük hayatımıza sızan birbirinden acı, kimi zaman "nasıl olur ya!" dediğimiz, kimilerince üçüncü sayfa haberi olarak nitelendirilen pek çok insanlık dışı olayı merkezine alıyor, Özlüoğlu öykülerinde.Kendi adıma "üçüncü sayfa haberi olarak " görmüyorum gündemimize düşen tüm bu yaşam dramlarını.Toplumsal eşitsizliğin, cahilliğin, çürümüşlüğün sosyolojik incelemesi yapılabilir, yapılmalı da bu olaylardan yola çıkılarak.
Aile kavramı üzerine odaklanan öyküler; aileyi, ailedeki iktidarı, sorgulamanıza neden oluyor.
Bozuk aileler bozuk toplumların, bozuk toplumlar da bozuk ailelerin aynası sanki...
Bir nevi tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan mevzusu...
Baba figürü hemen hemen tüm öykülerin çıkış noktası.
Kılçık Babam, Gardiyan benim için öne çıkan öyküler oldu.
İçimi acıtsa da seviyorum, Polat Özlüoğlu öykülerini ve öykücülüğünü.