Rana Haddad , 1970 yılında Suriye, Hollanda ve Ermeni kökenli Lazkiye'de doğdu . Bir genç olarak İngiltere'ye taşındı. Cambridge Üniversitesi'nde İngiliz Edebiyatı okudu. O zamandan beri BBC, C4, CNN ve Al Jazeera için gazeteci olarak çalıştı ve ayrıca şiir yayınladı. Bir roman yazmıştır.
Fransızlar Suriye'yi terk etmek istemediler. Humusu, içliköfteyi ve kebabı çok sevmişlerdi ama Suriyeliler en nihayetinde onları ülkeyi terk etmeleri için dünyaca ünlü ve hayli etkili geleneksel bir yöntemle ikna etmeyi başardı: Tüfek namlusuyla.
Bir mum, ışığını gizlediğinde, ateş nereye gider? Dünya hep düşünürdü, insanın içindeki ateş ( tıpkı gerçek ateş gibi ) yaratmak için kullanılmıyorsa yok etmekten başka neye yarardı ki?
"cesaret gerektirdiğini biliyorum, bende de ondan yeterince yok," dedi Suha. "benim sorunum bu. çok korkak davranıyorum, gerçek aşk büyük cesaret ister, derler."
"sanırım öyle," dedi Dünya. "ya da büyük bir kayıtsızlık"
‘Bu kitaptaki olaylar, Hafız Esad (Beşar’ın babası) adında anormal derecede büyük bir kafası olan bıyıklı bir askeri diktatörün Suriye’yi yönettiği geçen yüzyılın son döneminde geçiyor.’
.
Böyle başlıyor Dünya Noor’un hikayesi.
İngiliz bir anne ve Suriyeli bir babanın kızı olan Dünya’nın herkesin bir efsane gibi anlattığı aşk ile tanışmasının hikayesi.
Tabii başlangıca bakarak çok daha siyasi ve tarihi göndermelerin bizi beklediğini düşünüyoruz. Ama pek de öyle olmuyor.
Birkaç detay ve bölüm haricinde tamamen bireysel ilişkilere odaklanıyor yazar Rana Haddad.
Dünya ve Hilal’i dinliyoruz.
Ailelerini öğreniyoruz. Ancak öyle yüzeyde kaldı ki bunlar benim için, hiçbir karakter ile bağ kuramadım. Evet aşk güzel, büyülü. Sonrası? Zengin kız- fakir oğlan klişesini sıklıkla andığım bir kurguya döndü çoğunlukla. Kitabın arka kapak yazısında da değinildiği gibi Yeşilçam misali~
Dünya’nın asiliği havada kalıyor, Hilal’in gökbilim tutkusu da öyle.
Rastlantılar ve seçilen karakter isimleri de (anlamlı olmasına rağmen) zorlama hissi uyandırıyor. Güzel ama kendiliğinden değil; yapay bir güzelliğin varlığından rahatsızdım kitap boyunca.
Sözün özü iç savaş öncesinin arka planda olduğu, yine farklılıklar beslenen ama daha derinlikli bir kurgu isterdim.
Her şeye rağmen kitabı okuyunca Suriye Edebiyatı’nı daha yakından tanımak istedim. Bu yüzden okuduğum için memnunum Dünya Noor’un Beklenmedik Aşk Nesneleri’ni ~
.
Duygu Alçul çevirisiyle ~
Rana Haddad'ın 1980'ler ve 1990'lar Suriye'sindeki siyasi olayları da arka planına alarak, çevresindeki tüm toplumsal normları ve gelenekleri reddeden, henüz 13 yaşındayken Hafız Esad'a ve Baas Partisine olan nefretini dile getirdiği için ülkeyi terk etmek zorunda kalan Dünya Noor'un hayatının bir kısmına odaklanıyor. İngiliz bir anne ve geleneklerine körü körüne bağlı doktor bir babanın kızı olan Dünya, Halep'li orta sınıf terzi bir babanın oğluna aşık olur. Fakat bu aşk da Suriye'in o karanlık siyasi atmosferinde bir dizi sınavdan geçecektir.
Roman, Suriye'deki otoriter siyasetin anlaşılmasını sağlayacak birçok alana değiniyor. Örneğin Suriye'de erkeklik fikri, zalim bir kral ile dikkatli bir babanın karışımı olan Hafız Esad'ın Devlet Başkanı imajı üzerine inşa edilmiştir ve bu fikir roman boyunca birçok yerde aktarılıyor. Özellikle sonlara doğru romanın içine dahil olan Süha karakteri yazarın aslında uyumluluğun altındaki uyumsuzluğu ve bir nevi baş kaldırmayı aktardığı karakter. Ben Süha'yı ve kendince yarattığı o başkaldırıyı çok sevdim. Roman oldukça canlı, hicivli ve biraz da alaya alır gibi şakacı; romanın bu yönünü, eleştirelliğini, karakterlerin gerçekliğini ve derinlemesine ele alınışını çok sevdim. Tavsiye ederim.