Perşembe Günü Cinayet Kulübü 'nün devamı olan bu kitap, ilk kitabın yüzeyselliğinden uzak, daha akıcı ve heyecanlıydı. Sağlam kurgusu, karakterleri yakından tanımaya zemin hazırlamış. Bazı bölümleri hala gereksiz bulmakla birlikte, sanırım seriye devam edeceğim. Çünkü emekliler köyü de, oturanların geçmişleri de enteresan.Buradaki cevherden daha kaç roman çıkar diyorum,bir düzineye yaklaşmış bile... Ayrıca mizah duygusunun olduğu polisiyeleri okumayı seviyorum.
İlk kitaptan tanıdığımız 4 yaşlı ve 2 polisten olusan cinayet grubunun başı diyebileceğimiz Elisabeth'in eski kocası, bir gün kendisini saklaması isteğiyle Elisabeth'e başvurur. Zira görevi esnasında bulundugu evden elmas çalmıştır. Ne yazık ki korunma evinde öldürülünce elmasları bulmak Elisabeth ve grubuna kalır. Sonu biraz mantıksız ilerlese de oldukça iyi yazılmış bir kitaptı.
Polisiye tutkunu benim için bu kitap polisiye değil.Huzurevinde geçiyor ve çok yavaş akıyor. Kitapları yarım bırakmaya kıyamadığım için sonuna kadar okudum ama zor okudum. Yine de yeni bir yazar tanıdığım için mutluyum.
Sevgiyle kalın...🩵
İlk bölümleri oldukça karmaşık ve sıkıcı gelse de ilerledikçe kitaba odaklanabildim. Aslında mekan, karakterler( daha az olabilirdi), konu seçimi hayli ilginç. Finale doğru tansiyon yükselirken bir sonraki kitap için de girizgah yapılıyor. Beğendiğim ve merak ettiğim için ikinci kitabı da okuma listeme ekledim.
Persembeleri toplanan cinayet kulübü üyeleri mesleginden bahsedilmeyen ama her yerde kolu olan Elizabeth;komadaki eski polis Penny;eski sendika lideri Ron;emekli psikiyatrist İbrahim;emekli hemşire Joyce. Hepsi de cok ileri yaştalar ama bilgi ve tecrübelerinden yararlanarak Penny'nin çözülememiş dosyaları üzerinde çalısıyorlar. Kasabada işlenen cinayeti çözmede yardimcı olmaşı için genç bir polis memuresini de aralarına katmaya çalışıyorlar. Daha espirili bir havada yazılmasını beklediğim ama basit bir polisiyeyle yetindiğim bir kitap oldu.