Allah'ı görmek kişinin kendi sûretini görmek demek ise, bu sûreti görmek de Allah'ı ya da İlâhî Zât'ın özünde var olan değişmez bir imkanı görmek demektir. Bir başka açıdan da, sûreti görmek, ilahî tecellînin objektif içeriği sayesinde - her ne kadar bu içerik kabın sübjektif kabiliyetine uygun olsa da- Allah'ı görmek demektir. Bu müşahede, ilâhî tabiatına rağmen, ancak nispeten aşkın bir seviyeye yerleştirilmektedir, çünkü özne nesneden ayrı olmaya devam etmektedir. Temsile göre, görüntü Hakk'ın aynasında görünmekte, ama aynanın yüzeyi, yani Hakk'ın kendisi görülememektedir. Gören özne yine de görülen nesneden başkadır/ayrıdır. Bu da, kişinin Allah'ı müşâhededen bireysel bilincin veya 'ayn-ı sâbitenin varlığı bağlamında konuştuğu müddetçe kişinin mutlak olarak aşkın olan bilince henüz ulaşamadığı anlamına gelmektedir.