Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rızaeddin Bin Fahreddin

Rızaeddin Bin Fahreddinİslam Filozofu İbn-i Rüşd yazarı
Yazar
8.0/10
24 Kişi
73
Okunma
18
Beğeni
1.579
Görüntülenme

Rızaeddin Bin Fahreddin Gönderileri

Rızaeddin Bin Fahreddin kitaplarını, Rızaeddin Bin Fahreddin sözleri ve alıntılarını, Rızaeddin Bin Fahreddin yazarlarını, Rızaeddin Bin Fahreddin yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Felâkete uğrayanlar için, aynı durumda olan başkalarını görmek kadar büyük teselli olamaz. Kudretimiz olsaydı bu gibileri için bütün dünyamızı feda ederdik; lâkin bizim, kitaplarımızdan ve kalemimizden başka dünyalığımız yoktur.
Sayfa 171 - İşaret YayınlarıKitabı okudu
Bugün, önceki arslanların yerine maymunlar geçmiş, hakiki âlimlerin kürsülerine sahte kalıpları/taklitleri oturmuştur.
Sayfa 169 - İşaret YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İsimleri farklı olmakla birlikte konumları [mevzû'] farksız bir ruhban sınıfı teşkil edildi.
Sayfa 165 - İşaret YayınlarıKitabı okudu
Şa'rânî'nin, Tabakâ'tında, "Bazı velîler levh-i mahfuzu görürler!" demesi hatadır, sakın aldanmayın! Levh-i mahfuzu, değil evliyalar, peygamberler dahi görmemiştir!
Sayfa 156 - İşaret Yayınları - (Hicrî) 1123 tarihinde Mısır'da Câmi'u'l-Müeyyed mescidinde bir vaiz.Kitabı okudu
"Tesadüf yoluyla da olsa, harikaların evliyalığa delaleti yoktur; Müslümanlar için tutunup yapışılacak tek şey Kur'ân ve sünnettir. Bunlara aykırı davranan kimse yüz türlü harika gösterse kıymeti yoktur!"
Sayfa 145 - İşaret Yayınları - İbn TeymiyyeKitabı okudu
Yaklaşık on yıldır İbn Teymiyye'nin matbu eserlerini bizzat okuyup incelemekteyim. Bu kitapçığı hazırlarken bunları bir kere daha gözden geçirdim ve "Allah'a cihet ve mekân isnat etme" hususlarına özellikle dikkat ettim; fakat, gözüme böyle bir şey ilişmedi. İbn Teymiyye her bir eserinde bir yol izlemiş ve her yeri geldiğinde, "Allah Teâlâ'ya cihet ve mekân isnat edenleri", özellikle de Mücessime'yi reddetmiş; hatta bu gibi konularda söz söylemeyi dahi bid'at saymıştır. Kendisi, Muvâfakatu Sarîhu'l-Ma'kûl li- Sahîhi'l-Menkûl de şöyle demektedir: Allah'ın cisim, cevher, bütün hâlinde veya parçalı ve arazlarla kâim olup olmadığı, bir cihette (taraf/yön, mekân] bulunup bulunmadığı... gibi meseleler yeni/sonraki kelâmcılar tarafından ihdâs edilmiştir. Selef ve imamlar ise bunların gerek isbatı, gerekse de nefyi hususlarında tek kelime olsun söyleme mişlerdir.
Sayfa 132 - İşaret YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ben, Şeyh İbn Teymiyye'nin Hanbelîler nezdinde meşhur ve muteber bir risalesini okudum. Bunda, inanç yönünden atılması gereken bir şey görmedim. Gördüğüm şeyler -önceden de zikrettiğim gibi- te'vili reddetmedeki ılımlılığı, tefvîz [tefsîre gitmeksizin keyfiyetini Allah'a havale etmek] ile birlikte zâhir'e bağlılığı, tenzihte mübalağa ile birlikte tecsîm ve teşbihe gitmemiş olmasıdır; hatta teşbih ve tecsîme gitmediği hakkında sarahati [apaçık beyanı] bulunmaktadır. Bununla beraber, bazı kimselerin, onun teşbih ve tecsîmi nefyetmedeki netlik ve açıklığını görmezlikten gelerek, lüzum ve delaletten hareketle onu tecsîm ve teşbihe gitmekle suçlamalarına şaşılır. Oysa ki İbn Teymiyye, sözlerinden lüzum ve delalet yoluyla anlaşılacak mânâları da kesin bir dille reddetmektedir
Sayfa 125 - İşaret Yayınları - Şehâbeddin Mahmûd el-ÂlûsîKitabı okudu
"Allah Teâlâ'nın hakiki müessir olduğu inkâr edilmediği takdirde, ölülerin ruhlarından medet dilemekte ve şeyhlerden manevî istimdatta bulunmakta bir sakınca görmeme"nin boş ve en bâtıl bir fikir olduğunda şüphe yoktur. Herhangi bir dîne intisap eden hiçbir toplum, Allah Teâlâ'nın hakiki müessir olduğunu inkâr ve yine hiçbiri putların ve diğerlerinin müessirlikte Allah'a ortak olduklarını iddia etmez. En vahşi bir yerde yaşayan Rus halkı da kendi teslisinin [trisinin] yalnızca bir şefaatçı ve Allah ile aralarında vâsıta [aracı] olduğunu söyler. Bu konuda Arablar'ın, câhiliye döneminde söyledikleri şiir ve kasidelerini incelemeye ya da dînler tarihini bilmeye gerek yoktur. Kur'ân'daki sayısız âyet, müşriklerin kendi putlarına yalnızca birer vâsıta olarak inandıklarını bildirmektedir: O'nun [Allah'ın] berisinden birtakım velilere tutunanlar [O'ndan aşağıda başka veliler, hâmiler tutanlar) şöyle demektedirler: "Biz onlara, ancak bizi Allah'a yaklaştırsınlar diye tapıyoruz!" (Zümer/3)
Sayfa 113 - İşaret YayınlarıKitabı okudu
Hapislik utanç değildir; asıl utanç korkaklık, iki-yüzlülük, dîn perdesi altında dünya malı toplayıp maddî çıkar sağlamak ve şerîatla ticaret yapmaktır.
Sayfa 108 - İşaret YayınlarıKitabı okudu
Cehennem ve cehennemlikler hakkında "cehennem ve azabının ebedî olmadığı; cehennemde bir çeşit cennet hayatı yaşanacağı, azaptan zevk alınacağı; ebedî azapta hikmet olamayacağı; ilâhî rahmetin mü'min-kâfir herkesi kapsadığı; her türlü inancın hakk ve doğru olduğu; putperest, ehl-i kitap, mecûsî, budist... tüm insanların gerçekte Allah'a ibadet ettiği" gibi görüşler, başta Muhyiddin ibn Arabî olmak üzere özellikle vahdet-i vücudcular tarafından savunulmuştur. Son dönemlerde bu görüş Kazanlı ilim adamı Musa Carullah Bigiyef tarafından gündeme getirilmiş; Osmanlı'nın son dönem âlimlerinin büyüklerinden şeyhu'l-Islâm Mustafa Sabri Efendi merhum da buna müstakil bir eserle cevap vermiştir.
Sayfa 104 - İşaret YayınlarıKitabı okudu
144 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.