Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Robert E. Park

Yabancı yazarı
Yazar
8.1/10
30 Kişi
130
Okunma
7
Beğeni
2.190
Görüntülenme

Robert E. Park Gönderileri

Robert E. Park kitaplarını, Robert E. Park sözleri ve alıntılarını, Robert E. Park yazarlarını, Robert E. Park yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tarihsel olarak, sosyolojinin kökenleri tarihtedir. Tarih, diğer bütün sosyal bilimlerin büyük anne bilimidir. İnsan hakkındaki hiçbir şeyin tarihe yabancı olmadığı söylenebilir. Antropoloji, etnoloji, folklor ve arkeoloji, tamamen değilse de çoğunlukla tarihin başladığı görevi tamamlamak ve tarih araştırmasının ilk ortaya attığı soruları cevaplamak için gelişmiştir. Tarihte ve onunla bağlantılı etnoloji, folklor ve arkeoloji gibi bilimlerde, sosyolojinin açıklamak istediği insan doğasının ve deneyiminin somut kayıtlarına sahibiz. Bu anlamda insan doğasının ve deneyiminin tarih somut, sosyoloji de soyut bilimidir.
Düşününce, kamuoyunun aslında kamuyu oluşturan kişilerin tamamının, hatta çoğunluğunun bile fikri olmadığı bariz olacaktır. Aslında, kamuoyu derken kastettiğimiz herhangi birinin fikri değildir. Toplumun genelinin eğilimlerinin birleşimini yansıtan bütünleşmiş bir fikirdir. öte yandan, parçası olduğu kamuyu oluşturan bireyler arasından fikirleri kamuoyuyla bire bir örtüşen kimseyi tanımasak bile kamuoyunun varlığını kabul ederiz. Yine de kamuoyu oluşturma sürecine katılan bir şahsın kişisel ve özel görüşleri çevredeki kişilerin görüşleri ve kamuoyu tarafından etkilenmektedir. Bu anlamda her görüş aslında kamuoyudur. Kamuoyu, oluşma biçimine ve varlığın biçimine göre -yani onu oluşturmak için birlikte davranan bireylerden görece bağımsız olarak- kolektif temsilin ana özelliklerine sahiptir. Kamuoyunun tarafsız olduğu anlamda kolektif temsiller de tarafsızdır ve tıpkı kamuoyunun yaptığı gibi tamamen değil ama göreceli olarak dış güçler gibi kişisel algıları istikrarlılaştırarak, standartlaştırarak, bilindikleştirerek ve aynı zamanda uyararak, genişleterek ve genelleştirerek kendilerini bireyler üzerine dayatırlar.
Reklam
Comte'a göre birey bir soyutlamadır. İnsan, yalnızca insanlığın yaşamına katılmak yoluyla bir insan olur ve "toplumun bireysel öğeleri canlı bir varlıktan daha ayrılabilir görülse de sosyal uzlaşma hayati önem taşımaktadır." Dolayısıyla özgürlük ve bağımsızlığına rağmen bireysel insan gerçek anlamıyla "Büyük Varlığın bir organı"ydı ve büyük varlık da insanlıktı. Comte insanlık başlığı altına sadece bütün yaşayan insanları yani insan ırkını değil hepimizin içine doğduğu ve katkıda bulunduğumuz ve sonraki nesillere eğitim ve gelenek süreçleriyle kaçınılmaz olarak aktardığımız ırkın sosyal mirasını oluşturan gelenek, tecrübe, görenek, kültürel fikir ve idealler gibi konuları da koymuştur. Bu Comte'un sosyal organizma olarak ifade ettiği şeydir.
Tarihsel olarak sosyolojinin kökenleri tarihe dayanır. Bir bilim olarak varlığını, tarihsel gerçeklerin açıklanmasında kesin yöntemlerin kullanılmasına borçludur. Bunu başarmak için yapılan girişimde tarihten oldukça farklı bir şeye dönüşmüştür. En yakından ilişkili olduğu psikoloji gibi tabii ve nispeten soyut bir bilim haline geldi ve tarih araştırmalarının yerine geçmek yerine onlara yardımcı oldu. Bütün mesele şu genel ifadeyle özetlenebilir: Tarih yorumlar, doğa bilimleri açıklar. Tecrübelerimizin yorumlanmasına bağlı olarak öğretilerimizi ifade eder ve inançlarımızı yaratırız. Öte yandan, olgulara dair açıklamalarımız doğayı ve insan doğasını, insanı ve fiziksel dünyayı kontrol etmek için kullanılan teknik ve pratik aygıtların temelidir.
Freeman, Comparative Politics [Karşılaştırmalı Siyaset] derslerine bu yargıyla başlar: "karşılaştırmalı çalışma yöntemi zamanımızın en büyük entelektüel başarısıdır. Daha önce karanlık ve karışıklık içinde örtülü olan insanlık bilgisinin tüm dallarına ışık ve düzen getirmiştir. Daha önce rastgele tahmine dayanan bir alana ahlaki kesinliğe uzanan bir dizi argüman aktarmıştır. Çoğunlukla dışsal kanıttan yoksun olan konulara daha inandırıcı ve hatasız içsel kanıt formları getirmiştir."
Doğa yasası öngörmeyi amaçlıyorsa bize ne yapabileceğimizi söyler. Diğer taraftan, ahlak yasaları bize ne yapabileceğimizi değil ne yapmamız gerektiğini söyler. Son olarak medeni veya kurumsal kanunlar ne yapabileceğimizi veya ne yapmamız gerektiğini değil ne yapmak zorunda olduğumuzu söyler. Bu üç kanun türünün çok yakın ilişkili olabileceği çok açıktır. Ne yapabileceğimizi bilene kadar ne yapmamız gerektiğini bilmeyiz; insanların ne yapmaları gerektiğine dair yasalar kabul etmeden önce neler yapabileceklerini kesinlikle değerlendirmeliyiz. Üstelik bu ayrımların hiçbir zaman tamamen ortadan kalkmayacağı büyük ihtimalledir. "Olabilir", "gereklidir" ve "zorunludur" kelimeleri bizim için bir anlam taşımaya devam ettiği sürece onların temsil ettiği ayrım bilimde ve sağduyuda süregelecektir.
Reklam
Saint-Simon'un ifade ettiği gibi medeniyet doğanın bir parçasıydı. Dolayısıyla siyaseti fizik gibi pozitif olan bir bilim haline getirmeyi önerdi. Siyaset biliminin konusunun siyaset biçimlerinden ziyade sosyal koşullar olduğunu öne sürdü. Tarih edebiyattan ibaretti. Bir bilim olma yönünde değişecekti.
Condorcet tarihi pozitif yapmak istemişti. Fakat 1815-1840 yıllarını kapsayan dönemin Fransası'nda yeni bir siyaset bilimine olan ihtiyacı bilhassa acil yapan şartlar söz konusuydu. Devrim başarısızlığa uğramış ve onu yönlendiren ve haklı gösteren politik felsefe iflas etmişti. 1789 ve 1815 yılları arasında Fransa en az on farklı anayasa kabul etmiş, denemiş ve ilga etmiştir. Ancak bu dönemde Saint-Simon'un belirttiği gibi toplum ve onu oluşturan insanlar değişmemişti.
Büyük dehalar delilikle elbette müttefiktir.
Halkların ilerlemesi medeniyetleri ve kültürleri doğal olarak onları meydana getiren kişiliklerin ilerlemesi tarafından belirlenir.
221 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.