18. Yüzyıl Avrupasi'nda geçen roman, gerçek bir konuyu ele almış. Kapak tasarımını çok begendim. Aşırı yabancı kelime kullanılması ve kelimelerin anlamlarına yer vermemesi, sık sık kopukluklar yaşamama neden oldu. Kitap çok düz ilerledi. Hiçbir hareketlilik, atraksiyon yoktu. Bu nedenle sıkıldığımı söylemeliyim.
Kempelen'in ( ana karakter) Satranç makinesine "Türk" ismini " Bu, zarif bir matmazel yerine heybetli bir Müslüman olacak, haçlıların korkulu rüyası ve Allah'tan başkasına hesap vermeyen bir Osmanlı. Böylece rakiplerimizin gözlerini korkutacağız. Ne de olsa satranç oyunu şarktan gelme. Öyleyse onu bir şarklıdan daha iyi kim oynayabilir?" düşüncesiyle vermişti. Bence güzel bir düşünce flflfö
Kitabın konusuna gelirsek, kraliçeyi eğlendirmek ve diğer mühendislere karşı üstünlük sağlamak için Kempelen efsane bir icat yapmak zorundadır. Yol arkadaşları Jakob ve Tibor'la Satranç Makinesini icat ederler. Artık Türk'ü insanlarla tanıştırma vakitleri gelmişti.
Kempelen istediği başarıyı elde edecek mi?
Jakop ve Tibor'u neler bekliyor?
Kitabin son sayfasinda ise Satranç Makinesinin fotoğrafını ve yazarın notunu bulabilirsiniz.