Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ron Burnett

Ron Burnettİmgeler Nasıl Düşünür? yazarı
Yazar
3.0/10
2 Kişi
13
Okunma
2
Beğeni
450
Görüntülenme

Hakkında

Ron Burnett bir yazar, profesör ve Emily Carr Sanat ve Tasarım Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Şansölye Başkan Yardımcısıdır. Görme kültürü, dijital teknolojiler ve görsellik arasındaki ilişkiler, internet, bilgisayar oyunları, canlandırma filmler, tasarımcılık vb. hakkındaki çalışmalarıyla tanınır. Halen Emily Carr Sanat ve Tasarım Enstitüsü'nün başkanlığını yapmakta olan Burnett, daha önce de McGill Üniversitesi'nde İletişim Bilimleri Lisans Programı yöneticisi, York Üniversitesi'nde Film ve Video Lisans Programı'nda, Ben Gurion Üniversitesi'nde, Otago Üniversitesi'nde ve Avustralya'daki La Trobe Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak çalışmıştır. Vancouver'daki Yeni Medya Yenilik Merkezi'nin kurucularındandır. 2005 yılında Kanada' da Yılın Eğitimcisi ödülünü alan Burnett, Kanada Kraliyet Akademisi'nin de üyesidir. Sanat, tasarım, iletişim, yeni iletişim araçları ve kültürel incelemeler alanında çok sayıda makalesi yayınlanmış olan Burnett'in ayrıca bir kitabı daha vardır: Cultures of Vision: Images, Media and the Imaginary (1995, Görme Kültürleri: İmgeler, Medya ve İmgesel). Explorations in Film Theory (1991, Film Kuramı Araştırmaları) adlı kitabın editörlüğünü yapan Burnett 1994'ten beri eciad.ca/~rburnett adresinden erişilebilecek, Critical Approaches to Culture, Communications + Hypermedia adlı bir web sitesi hazırlamaktadır.
Unvan:
Yazar, Profesör
Doğum:
Londra, Birleşik Krallık, 24 Mayıs 1947

Okurlar

2 okur beğendi.
13 okur okudu.
1 okur okuyor.
91 okur okuyacak.
1 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Fotoğ­rafçılık, süregelen gayet karmaşık bir arzuyu, dünyayı pek çok farklı biçime sokma arzusunu yansıtıyordu. imgeler bu arzunun yansı­masından ibaret de değildir; dünyaya sıkı sıkıya tutunma ve deneyimi görselleştirme ihtiyacının ete kemiğe bürünmüş halidir. imgeler, dünyanın gerçeklik kazanma yollarının en önemlilerindendir (Scharf 53 1968; Kittler 1986)
Uzun bir süredir, her şeyi saran, her şeyi çevreleyen bir mekân içinde kuşatılma hissini, mutlak, boş, soyut, xyz koordinatlarına dayalı Kartezyen mekân nosyonundan çok farklı, öznel, cisimleşmiş bir deneyimi aktarmak gibi bir derdim var. Bir sanatçı olarak, kuşatıcı bir ufukla kişinin etrafını saran ve tene baskı yapan, yaşanan ve hissedilen bir mekân hissine, öznel olarak, bedenle algılanan duyusal bir mekan hissine hayat vermekle ilgileniyorum. Bunu rahim benzeri bir mekan olarak yorumlayanlar çıkabilir. Belki de böyle bir mekana dair bu duyarlılığa, kendi duyarlılığıma hayat verme ve bu duyarlılığı iletme arzum kadın olmamdandır; bunu yapıtlarımı yorumlayacak olanlara bırakıyorum. Bu durum, daha ziyade doğada yalnız başıma bu kadar çok vakit geçirmiş olmamdan ileri geliyormuş gibi geliyor bana.
Reklam
"insanoğlu her zaman, kendisi için en az fiziksel dünya kadar önemli olan kavramsal bir dünyayı mesken tutmuştur. Dil, simgeler, mitler, inançlar, felsefe, matematik, bilimsel kurumlar, örgütler, oyunlar, sporlar ve para insanlığımızın bütünüyle soyut boyutlarıysalar da, kayalar ve ağaçlar kadar insanlığımızın bir parçasıdırlar." Simülasyonların daha da karmaşıklaşmasıyla birlikte, sadece başka bir şeyi taklit ettikleri ya da başka bir gerçekliği kopya ettikleri fikri, deneyimlerin değerlendirilmesinde çok daha önemsiz hale gelecektir. Sanal dünyada daha çok katman inşa edilmesi, yapı­nın daha büyük ve aynı anda hem daha fazla hem de daha az katı olacağı anlamına gelir. Kaosun olduğu kadar yaratıcılığın da tarifidir bu ve sürekli bir yapım ve yapıbozum sürecinin gerekliliğini ima eder.
John Berger'a gö­re, "Görsellikle ilgilenildiğinde, ilginin görselliği bir şekilde ele almayı sağlayan bir teknikle sınırlı olması gerektiği yönünde genel bir kabul var. Dolayısıyla görsellik özel ilgi alanlarına bölünüyor: resim, fotoğrafçılık, gerçek görüntü­ler, rüyalar ve benzeri. Ve pozitivist bir kültürdeki bütün temel sorularda olduğu gibi, unutulan şey, bizatihi görünürlüğün anlamı ve görünürlük denen muamma oluyor"
Ufuktaki ağaçlar, gökyüzündeki yıldızlar, onları izleyenlere görmüş oldukları ağaç ve yıldız imgelerinden soyutlanmış saf bir süreç ve vizyon yoluyla ulaşmıyor artık. Geçen iki yüzyıl zarfında, Batılı toplumlar, imgelere ya da benim deyimimle imge-dünyalara dayalı fiziksel ve psikolojik altyapılar inşa ettiler. Bu şekilde ağaçlar doğal konumlarından, dolayımlanmış daha karmaşık bir mekana, doğal olmayıp yazılmış (inscribed) bir mekana çekiliyor. izleyicilerin izlediği imgeler artık sadece imge değiller; daha çok, büyük fotoğrafçı Jeff Wall'un ([ 1 998] 2002) öne sürdüğü gibi, imgeler insanların kendile-rini görme biçimlerini değiştiren, artık kendilerini bireyler olarak değil, melez personalar olarak görmelerine yol açan ve kimliğin artık tek bir yeri, nesneyi ya da kişiyi mesken tutmadığı teknolojik bir zekayı temsil ediyorlar
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
Henüz kayıt yok