"Marek. Arkadaşımın adı buydu. Savaş boyunca arkadaş kaldık. Maskaralık yapmayı severdi. Bir keresinde, Varşova Ayaklanması sırasında Alman tanklarını durdurmak için barikatlar kurmuştuk. Binalarda ne var ne yok hepsini sokağa yığmıştık, sonra Marek bir koltukla masa bulup barikatın en tepesine koydu, masaya örtü serdi ve orada öylece oturup piposunu içerek gazetesini okumaya başladı, burjuvalar gibi... Ne gülmüştük ama! İki gün sonra, sokağın ortasında kafasına bir kurşun yedi. O günlerde dünya korkunç bir yerdi."
Kitap benim için hayalkırıklığı oldu diyebilirim. Hikayeyi çok beğenemedim, konu harcanmış sanki. Gerek hikaye gerekse çizimler çok basitti bence. Ben maalesef etkilenmedim.
Çok daha iyi öyküye ve çizime sahip çizgi romanlar var.
İlginç karakterler ve ince ayrıntılarla kurgulanan bu duygusal hikaye diye tarif edilmiş tanıtım yazısında lakin ne karakterlerde ilginçlik var ne de kurguda ince ayrıntılar...
Kör göze parmak sokan tesadüflerle, derinlik katılmaya çalışılmış zorlama bir duygusal hikaye var. Ama o da tembel yazarlıktan dolayı, duygusallıktan kağıda dönmüş ince gönüllü insanlar için bile çok yavan ve hissiz.
İnsanı önündeki huzurdan eden şey içinde olduğu şartlar değil de kendi kişiliği, sevdiğinin aklından geçeni öngörmeye çalışıp iletişim kurmaya çalışmamak, sevdiğiyle geçinmeye gönüllü olmak yerine gurura kapılıp anın tüm güzelliğini bozmak bir ömrü sevdaya, huzura hasret geçirmeye sebep olabiliyor.
Bunları taşın suyunu çıkarıp yazıyorum, bu kadar katmanlı bir içerik değil. Çizimleri de yazarlığı da sevemedim.
Mülk'ü bir saatte neredeyse okudum bitirdim. Şahsen çizimlerini çok beğenmedim ve lehçe konuşmaları çevirmemeleri de saçmaydı. Mülk Yahudilere yapılan soykırım ve onların mallarına el konulmasına dair bir yapıt. Arada bir saklı bir hikaye var hüzünlü... Ama öyle vurucu bir metin değildi.