Şahika Karaca

Kötücül Kadın author
Author
9.0/10
2 People
15
Reads
2
Likes
832
Views

Şahika Karaca Posts

You can find Şahika Karaca books, Şahika Karaca quotes and quotes, Şahika Karaca authors, Şahika Karaca reviews and reviews on 1000Kitap.
Mehpeyker'in kötücül kadın imgelemini güçlendiren diğer bir durum ise toplumun yapıtaşını oluşturan evlilik kurumuna yaklaşımıdır. Onun için evlenmek, cinsel hazza ulaşmanın bir tek erkek-le sınırlandırılmasıdır. Dolayısıyla Mehpeyker'in bu tavrı sadece bireysel değil toplumsal yapı kodlarını da alt üst edecek niteliktedir. Çünkü toplumsal düzenin devam edebilmesi için kadın cinselliği ataerkil sistem tarafından kontrol altında tutulmaktadır. Aksi takdirde toplumsal düzen parçalanacaktır. Mehpeyker ise bu ataerkil sistemin kadın bedeni üzerinden yapılandırılmış düzenini alt üst eder. Romanda dikkat çekici bir diğer unsur ise kadın cinselliği kontrol edilemediğinde fahişe, aşifte gibi ötekinin ötekisi olarak nitelendirilebilecek isimlendirmeye tabi tutulurken erkekler için böyle bir durum söz konusu değildir. Romanda genç erkeklerin gözde mekânı Çamlıca'da kadınlara laf atmaları normalken, Mehpeyker'in arabasıyla bu mekânda dolaşması norm dışıdır. Hatta Mehpeyker'in mesire alanına gelmesi dahi onun kötücül imgesini güçlendirmektedir.
Sayfa 104Kitabı okudu
Dolayısıyla erkeğe göre tanımlanan/hayal edilen kadın, melek kadın imgelemiyle edebî metinlerde karşımıza çıkarken bu sınırı ihlal eden, kendisini başkasının/erilin gözünden görmeyen kadın, şeytan imgesiyle temsil edilir. Gilbert ve Gubar, eril edebiyatın büyük bir kısmında tekrarlanan evin içindeki tatlı kadın kahramanın, bir biçimde dışarıdaki kötü bir fahişe ile karşı karşıya kalmak zorunda olduğunu belirtirler. (2016: 74) Namık Kemal de gücünü yitirmiş Osmanlı Devleti'nin babasızlık sendromunu edebî metnin imgelem imkânlarından yararlanarak yazar-baba üzerinden yansıtmıştır ve evin içindeki tatlı kadın kahraman Dilâşûb'un karşısına dışarıdaki kötü fahişe Mehpeyker'i çıkarmıştır.
Reklam
“Bence erotizm, ölüme dek yaşamın onaylanmasıdır. Cinsellik ölümü kapsar; yeni gelenler yok olanların devamı oldukları ve onların yerine geçtikleri için değil yalnızca, üreyen canlının hayatını tehlikeye de atmak için. Üremek yok olmaktır ve en basit eşeysiz canlılar bile ürerken kendilerini yok ederler. Eğer ölüm, yaşama evresinden bozulma evresine doğru geçmekse aslında onlar ölmezler; onların daha önceki varlığı, üreme yoluyla bu biçimden kopar (çünkü birken iki olurlar.) Bireysel ölüm, varlıktan arta kalan ve çoğalan yanın bir görünü-müdür yalnızca. Eşeyli üreme yaşamın, eşeysiz üremeye kilitlenmiş olan ölümsüzlüğün görünümüdür ve en karmaşık görünümüdür yalnızca. Hem ölümsüzlüğün, hem de bireysel ölümün bir görünümüdür o. Hiçbir hayvan, tamamlanmış hâli ölüm olan bir harekete kendini bırakmadıkça eşeyli üremeyi gerçekleştiremez. Kaldı ki, cinsel boşalmanın ana ilkesi benin tek başınalığının olumsuzlanmasıdır; ben, kendi varlığına yalnızlığı unutturacak kadar kuşatılıp kucaklandıkça bitkin düşer, kendini aşar ve bütün yaşadıklarının sonunda kendinden geçer. Söz konusu olan ister saf erotizm (tutku-aşk) olsun ister vücutlardaki şehvet, varlığın yok oluşu ve ölüm belirginleş-tikçe yoğunluk artar. Ölümün kaçınılmaz bir zorunluluk hâlini alması erdemsizliği yaratır."(2004:15)
“Lacan'a göre Oedipus, yani babanın yasası, insanın kültürel bir yasa olarak kurulması için zorunludur. Çünkü babanın yasası, insanın kültürel bir varlık olarak kurulması için zorunludur. Çünkü babanın yasası, insanın kültürel bir özne olarak kurulmasını sağlayarak, iç-sel olanla dışsalı, sübjektifle objektifi, kendi ile ötekileri ayırt etmesine imkân veren simgesel düzene girmesini sağlamakta, onu annesiyle dolayımsız haz durumunu arayıştan çıkararak toplumsal bir üye hâline dönüştürmektedir.” (Tura, 2016: 197)
Ben bir ötekidir: Özne artık ötekinin öznesiyle özdeşleştirilmektedir: Dilin öznesi, simgeselin öznesi ve bilinçdışının öznesi” (Aydın, 2017: 226) Lacan'ın kuramında dilin dolayımlayıcı etkisi üzerinden ben ve ben olmayan/içselle dışsal olanın ayrışımıyla özne ortaya çıktıktan sonra diğer aşama ise “Sübjektiviteyi, içselliği, bu içselliğin ifadesi olan söylemden ayırt etme imkânı tanımaktadır. Yani simgenin düzeninin özerk yapısı insanın kendi gerçekliğini de bir mesafe olarak düşünmesine imkân tanımaktadır. İnsan kendi sübjektivitesini, bu sübjektiviteden bağımsız olarak düşünebilme imkânına kavuşur. Bir anlamda bilinçdışını kuran da budur zaten.
“Yaratıcı geniş anlamda Söz'dür, Tanrı'dır. Dünyada yeni bir şey yaratmanın tanrısal, kutsal bir yönü vardır. Başlangıçta tek yaratıcı Tanrı'dır. Eğer bu gücün temsilcisi olarak birini görevlendirdiyse, bu ancak yaratılanların en asili, yani erkek olabilir. Eski çağlardan bu yana bütün felsefi metinlerde, kadının yaratamayacağı, böyle bir yeteneğe sahip olmadığı belirtilmektedir. Kadın yalnızca taklit edebilir, nakledebilir, yorumlayabilir... Çevirmenlik kadınlar için öteden beri iyi bir meslek olarak görülmüştür. Erkeğin düşüncelerini bir dilden diğerine çevirme işi kadına çok uygundur. Buna karşılık kendi kendilerine yazmaları çok farklı bir iştir” (Héritier-Per-rot-Agacinski-Bacharan, 2016:141).
Reklam
54 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.