1966 yılında Ankara’da doğdu. 1984 yılında Erenköy Kız Lisesi’ni, 1988 yılında Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. Fakülteden mezun olduktan sonra çeşitli kamu kurumlarında memur olarak çalıştı. Özel sektörde bankacılık yaptı. Bu arada engellilerle ilgili sivil toplum örgütlerinin yayın organlarında “engelli” sorunlarıyla ilgili makaleler yazdı. 2004 yılında İnsancıl Atölyesi yazarlık seminerlerine katıldı. Öykü yazmaya başladı. Öyküleri İnsancıl Dergisi’nde yayınlanmaya başladı. Bu atölyenin felsefe, estetik, roman çözümlemeleri, okuma yazma teknikleri, kadın seminerlerine katıldı. Sevgi Çemberi Dergisi’nde yazı işleri müdürlüğü yaptı. 2006 yılında emekli oldu. 2010 yılında İnsancıl Yayınları’ndan “ Denize Şiir Okumak” adlı öykü kitabını çıkardı. Halen öykü yazmayı ve engelli sorunlarını dile getirmeyi sürdürmektedir.
Engellilerin yaşadığı zorlukların ve dışlanmalarının konu alındığı bu eser de engellinin kim olduğu, eksik bir uzvu olanın mı yoksa beyninde ki engelleri tabu veya din adına kılıf bulanların mı olduğu sorgulanıyor...
Bir aile engelli bir çocuğa sahipse büyük bir günah işlemiş veya layık olduğu cezayı bulmuş gibi sözlerin insan ruhun da yarattığı yaraların, derinliği ve acımasızlığı...
Yönetimlerin engellilere bakış açısını ve değişmeyen düzenin zorluklarını anlayıp çözüm bulmak yerine sadece vaatlerde bulunmalarının...
Bir engelli çocuğun okul hayatına başlaması ile yüzleştiği zorlukları, ayrıştırmaların sonucu yaşanan duygu farklılıklarının...
Sağlam bedenin ne kadar önemli olduğunu ve engelli bireyin nasıl ötekileştirildiğinin anlatıldığı bu eser de, yazarın çocukluğunu anlattığı bölümler sizi geçmişin tozlu raflarında bir gezintiye çıkaracak...
Dışlanıp, acıyan ifadeler ile bakan bir çift gözün herkesi aynı derecede yaralayacağının altını çizen yazar, anne babaların nasıl yalnız bırakıldığının örnekler ile anlatıyor...
Sakatlığa Övgü,adlı bu eser tüm olumsuzluklara, katı düşüncelere ve varsayımlara bir ders niteliğinde...
Sakatlığa Övgü, kuşaktan kuşağa aktarılan, sakatlarla ilgili her türlü negatif düşünce, hurafe ve önyargıya bir başkaldırıdır. Bu tür zihniyetlerle insanı toplumdan yalıtan; onu, düzgün çalışan bir makineye çeviren anlayışlara karşı bir duruştur. Bu kitapta, doğanın içinde bile farklılıklar varken kusursuzluğu aramanın anlamsızlığı dile getiriliyor. Sakatlığa Övgü bir başarı öyküsü değildir. Yazar, yaşadığı ya da gözlemlediği olaylardan yola çıkıyor ve engelli-engelsiz bireyler arasında nasıl bir duygudaşlık kurulacağının ipuçlarını veriyor. Elinizdeki denemeler, farklılıkları dışlamayan , empati, hoşgörü ve sevgiyle kuşatılmış bir dünya arayanlar için kaynak oluşturuyor. ( Arka kapak yazısından)