Kitaplar
9 ÖĞE DAHA GÖSTER
Savaş Ş. Barkçin
Yazar
BEĞEN
TAKİP ET
9.3
274 Kişi
670
Okunma
283
Beğeni
4.863
Gösterim
Tam adı
Savaş Şafak Barkçin
Unvan
Şair, Siyaset Bilimci, Bürokrat, Yazar
Doğum
Ankara, Türkiye, 27 Kasım 1966
Yaşamı
1966’da Ankara’da doğdu. Boğaziçi Ü. Siyaset Bilimi Bölümü’nden mezun oldu (1989). Washington’da Johns Hopkins Üniversitesi, SAIS okulundan master derecesi (1996), Bilkent Üniversitesi’nden siyaset felsefesi doktorası aldı (2001). 1989’da Devlet Planlama Teşkilatı’na girdi. 2003’te TİKA başkanlığına atandı. TÜBİTAK’ta Başkan Danışmanı olarak görev yaptı (2004-2007). 2009’da Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın başmüşavirliğine atandı. Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte onun Başdanışmanı oldu. Uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi ve medeniyet konularında pek çok konferans ve dersler vermiştir, aynı zamanda profesyonel bir moderatördür. Müzik, tarih, şiir, tasavvuf ve edebiyat Dr. Barkçin’in başlıca ilgi alanlarıdır. Bu alanlarda pek çok yazıları, kitapları, üniversite dersleri, tercümeleri, televizyon programları ve konferansları vardır. Aralık 2013’te klasik bir divan olan “Dîvân-ı Zerefşân”ı yayınlamıştır. Serbest ve hece ölçülü şiirleri vardır.
İncelemeler
320 syf.
·
24 günde
İlk defa bu kadar etkileşimli bir kitap okudum :)
Normalde müzik bilgim biraz vardır ama tabi ki batı müziği ile alakalı. Savaş hocanın bu kitabının yeniden basıldığını da görünce hemen alıp yıllardır merak ettiğim ve kendi müziğimizin öğrenmek istediğim konularını çok da teknik detayına girmeden sohbet havasında okumak gerçekten çok keyif vericiydi :) Notanın bizde de olduğunu sanıyordum mesela ama bizim müziğimizde nota yok. Bu ve buna benzer çok güzel bilgiler var.
Kitabın içerisinde; büyük bestekarların hayatları ile ilgili hikâyeler, batı müziği ile bizim müziğimizin farkları, örnek besteler, müziğin nasıl dinlenmesi gerektiğine dair yöntemler.. ve daha bir çok konu hakkında bilgi mevcut. Ama benim belki de en çok hoşuma giden kısım her makam için örnek şarkının olduğu bir müzik listesi eşliğinde okunması. Yani açıyorsun müziği kitabı okurken dinleyerek okuyorsun saniye saniye anlatıyor bak burda şöyle demek istiyor burda bunu anlaman gerekiyor gibi. Çok güzel değil mi ya :D Bildiğin etkileşimli müzik dersi daha ne olsun.
Ben çok beğenerek okudum ve kesinlikle okunması taraftarıyım. Savaş hocanın bütün kitapları okunur ama bu benim için ayrı bir yer etti. Hocanın dediği gibi : okumayana aşk olsun :)
OKUYACAKLARIMA EKLE
322 syf.
·
59 günde
·
Beğendi
·
9/10 puan
Öncelikle bu kitabın bu kadar az okunmasının beni üzüyor olmasından başlamak istiyorum. Gerçekten okuduğunuz zaman size hiçbir düşünce kapısı açmayan, ufkunuzu genişletmeyen, bakışınıza bir katman daha eklemeyen, sadece arzu edilene göre tasarlanmış, yazılmak için yazılmış onca eser çoksatanlarda kendine yer buluyor. Fakat bu kitabın okunma sayısı burada yirmiyi bulmamış. İnsan üzülüyor. Çünkü bu kitabı lise gençlerinin tamamı okumalı, hatta okulda bir dersi olmalı. Haftada 2 saat bu kitapta anlatılanlara ayrılmalı. Çünkü gerçekten unutmuşuz, kendimize yabancı olmuşuz. Bizim dediğimiz birçok şey bizi şaşırtır olmuş.
Bu kitap ne yapıyor biliyor musunuz? Dünyanın hangi çarklar etrafında, hangi dişlilerle döndüğünü çok net bir şekilde önünüze seriyor. Dişlerini geçirmek için gizliden an kollayan Avrupalı, çağdaş, batılı insanın nasıl ikinci bir yüzü bünyesinde barındırdığını size örneklerle çok net bir şekilde gösteriyor. Kitabın en güzel kısmı zaten verdiği örnekleri. Pek çoğunuz düşünce kitabı okumuşsunuzdur. Birçok düşünce kitabında düşünceler felsefi bir altyapıyla verilirken bu kitapta düşünceler çok net, hayatın içinden ve anahtar kilit uyumu şeklinde tasarlanmış örneklerle veriliyor. Sürprizi bozmak istemediğimden bu örnekleri uzun uzun burada anlatmak istemiyorum. Tabii ki her düşünceye birebir katıldığım söylenemez. Fakat bu kitabın okunması lazım yav. Gerçekten okuyun, önerin, paylaşın ama en başta siz, uyanmak için okuyun. Kitabı bitirdiğinizde gerçekten bana hak vereceksiniz.
Bir alıntı ile bitirmek isterim.
"Vakit nakittir," sözü batılıların "Time is money," sözünden tercümedir. Kapitalist mantığın her şeyi parasallaştıran çarpık zihniyetine göre bu doğru bir sözdür. Ama bize göre çok yanlıştır, çünkü bizim medeniyetimizde vakit nakit değil, bir değerdir."
OKUYACAKLARIMA EKLE
Savaş Barkçin-Kırk Makam Kırk Anlam
Unutmak,ihanettir diye bir veciz vardır.Lakin İNSAN da biraz unutandır.(nisyan ile aynı kökten gelir)
Bizi biz yapan-unuttuğumuz-değerlerimizden biri olan musikimizden ,ruh dünyamıza duyarak açılan , hissederek içimizde bizi alıp götüren eşsiz müziğimizden bahsediyor bu kitap.Her makama anlam veren , içinde yaşadığımız anlamsızlıkta yeni anlam arayanlar için hararetle tavsiye ettiğim bir eser.
Müellifi sevgili Savaş Barkçin.Bu eseri içindeki eserler ile beraber okuyunca muhakkak kendinizi bir makam ile
özdeşleştireceksiniz.
Peki sen hangi makamda sen hangi anlamdasın?
OKUYACAKLARIMA EKLE
496 syf.
·
Beğendi
·
10/10 puan
İlk başta biyografik eser gibi görüp geçtiğiniz bu eser, çok daha ileri bir seviyede, hatta diyebilirim ki disiplinlerarası bir kitap. Tarih, Edebiyat, Sosyoloji, Müzik-Musuki, İlahiyyat-Din, Kültür ve Toplumlararası İlişkiler kitabı.
Mevlevi kültürünün 19. yüzyılımıza vurduğu bu damga Merhum Ahmet Avni Konuk'un hayatının özelinde bu kitapta toplanmış. Bu disiplinlere ilginiz yoksa okumayabilirsiniz. Ama geçmiş tarihini bilmeyenlerin & bilemeyenlerin kültürel anlamda nasıl savrulduğunu anlamak için söz söylemeye gerek yok sanırım.
OKUYACAKLARIMA EKLE
322 syf.
Koma...Kişinin bilincinin tamamen kaybolduğu, dış uyaranla uyandırılamadığı bir klinik durum. İşte biz de yaklaşık 200 yıldır bir nevi komadayız. Ne ölüyoruz, ne de uyandırılabiyoruz. Oryante değiliz.Yani kişi-zaman-mekan farkındalığımız da bozulmuş.
Kim olduğumuzu bilmiyoruz. “Kendimiz olma”yı unutmuşuz. Bir zamanlar dünyaya hükmeden dedelerimiz sanki bizim dedelerimiz değil. Batıyı gözümüzde öyle yüksek görmüşüz, kendimizden de o kadar nefret etmişiz ki bu “aşağılık kompleksi”nden kurtulamıyoruz.
“Cemil Meriç, "kültür" kelimesinin bizim anlayışımızda bir karşılığının olmadığını söyler: "Batı'nın kültürü var, bizim ise irfanımız. Kültür, irfana göre katı ve fakir. İrfan insanı insan yapan vasıfların bütünü, yani hem ilim, hem iman ve hem de edep. Batı kültürün vatanı, Doğu irfanın. Ne Batı'yı tanıyoruz ne Doğu'yu... En az tanıdığımız ise kendimiz." “
Zaman algımız da bozuk. Hayata,güne İslam medeniyetinin Mevla merkezli bakışından maddeci zihniyetle bakar olmuşuz. Tarihimize o kadar yabancılaşmış, o kadar düşmanlaşmışız ki kendi CV mizi yani kendi dedelerimizin kurduğu Osmanlıyı, Selçukluyu açıp okumuyoruz, bilmiyoruz, ya da inkar ediyoruz.
“Kendini inkâr psikolojik bir rahatsızlıktır. Kendini inkâr eden insanlara kimse kıymet vermez. Oyle olan devletlere de... Bugün tarihi sömürgecilikle, kölecilikle, zulümle, katliamla, her çeşit berbat işle dolu olan İngiltere hâlâ gelenekleriyle yaşıyorsa, bizim temiz tarihimizden utanmamız sadece bir hastalıktır.”
Mekan algımıza gelince...Medeniyetimizin aslında ne kadar geniş bir coğrafyada bulunduğunun farkında değiliz. Oralarda hatta sınırların ötesinde mimarisinden, diline kadar o kadar çok iz bırakmışlar ki biz bilmiyoruz ama oralarda bu etki hala devam ediyor.
“Bu bilinçsizlik döneminde mekânımızdan, mahallemizden, hep oturduğumuz yerden haberimiz yoktu. Ankara'da oturuyor, ama Paris'te yaşıyor gibi yapıyorduk. Anadolu'dan bahsediyor ama eski Yunan tarzlarına bürünüyorduk. Bu mekânsızlık cinneti bize elbette pahalıya mal oldu. Varlığımızın, medeniyetimizin, tarihimizin mevcut sınırlarımın içinde olduğunu sanıp durduk. Şu anda bile daha yüz yaşına ulaşmamış bu sınırımızın hemen ötesinde sanki bambaşka bir âlem, bambaşka insanlar vardı. Oysa Antep neyse, Halep de o... Artvin neyse, Batum o.... Edirne neyse, İskeçe O... Hatay neyse, Lazkiye o... Van neyse, Tebriz O...”
Kitaba ismini veren Medeniyet aklını ise şöyle tarifliyor yazar:
“Güçlü devletler her zaman var oldu. Ama bir toplumun devletini zamanın ve mekânın sınırlılığını aşan bir şekilde örnek hale getiren şey, asıl onun düşünmesinin, kavramasınin, uygulamasının, tasarlamasının gücüdür. Buna ben kısaca "medeniyet aklı" diyorum.
Medeniyet aklı, bir toplumun dünyayı, hayatı ve düzeni şekillendirmede benimsediği kendine özgü yoldur. Medeniyet aklı sadece devlete ait akıl değildir. Toplum ile aynı aklı paylaşır. Kısacası medeniyet aklı kendini hayatın her alanında benzeri ilkeler ve değerler ile gösterir. Devlet politikalarından vakıflara, sanattan ticarete kadar... “
Medeniyet aklının da 3 şartı var:
—İlki özgün olmak, yani taklit yapmamak.
—İkincisi sentez yeteneği.Yani başka medeniyetlerden bir şeyler alıyorsunuz ama onu kendi medeniyetinizde öyle güzel harmanlıyor ve onu özümsüyorsunuz ki artık o şey taklit olmaktan çıkıyor ve yeni bir şey sentezlenmiş oluyor.
—Üçüncüsü de toplumsal enerji. Yani toplum olarak belirlenen hedefe doğru çalışma, dayanışma, birlikte hareket etme gücüne sahip olabilmek. Bunun için de yazar toplumsal enerjiye “medeniyetin kalbi” diyor.
Kitabın ana omurgasını bu bahsettiğim kavramlar oluşturuyor. Ama kitap o kadar dolu dolu ki altını çizmediğim boş sayfa kalmadı diyebilirim. Çok aydınlatıcı şeyler de öğrendim, harika tespitler okudum. İlerledikçe bazı şeyler Batı Batı diye de klişe hale gelebiliyor ama kitap genelinde, kaybettiğimiz medeniyet aklını bize geri verebilecek,bizi komadan uyandırabilecek etkiyi bırakıyor.
Kitabın dili gayet anlaşılır. Her konuda bol bol örnekler verilmiş, yazar anlatılmak istenen kavramların etimolojik anlamlarına kadar inerek diğer dillerdeki karşılığını da vererek mükemmel kıyaslamalar yapmış.
Bence bir olumsuz yönü kaynakçanın olmaması. Birçok güzel, aydınlatıcı bilimsel, tarihi bilgiler paylaşılmış, ama kaynak yok. Bazı yerlerde de siyasi yönden tarafsız olunsaymış çok daha güzel olurmuş diye düşünüyorum.
“Bu kitap, gücü yücelten, onu amaç haline getiren bir bakışla yazılmadı. Ama bugün maruz kaldığımız, özellikle Batılı güç yapısını bütün çarpicı yönleriyle sergilemek, buna karşı “medenî" ve "insanî" bir anlayışın gelmesi gerektiğini vurgulamak için yazıldı. Bizim için en büyük güç ilkeli olmak, davası olmak, adam olmak... İnsan için de, devlet için de...”
OKUYACAKLARIMA EKLE
322 syf.
·
Beğendi
·
9/10 puan
"Biz kimiz?" sorusuna cevap vermek için yazılmış, medeniyetimizi oluşturan kurucu aklı yani medeniyet aklını sorgulayan bir kitap Medeniyet Aklı.
Doktorasını siyaset bilimi üzerine yapmış ancak müzik, edebiyat, şiir gibi sanatlara da gönül vermiş bir akademisyen olan Savaş Şafak Barkçin kitabının girişinde "Medeniyet tasavvurumuzda 200 yıldır yaşadığımız iki temel sorunu ele alıyor: Tarihe ve kendimize olan bakışımızı.
Kitap gençlere siyaset, tarih, felsefe ve sanat alanlarında okuyucuyu yormadan ve görsellerle desteklenmiş örneklerle bir "medeniyet tasavvuru" sunmayı hedefliyor. Bu nedenle liseden üniversiteye kadar öğretmenler tarafından öğrencilere tavsiye edilebilir.
Barkçin, öncelikle medeniyet, umran, kültür ve irfan kavramlarını ele almış. Kitabın bu bölümünü okudukça bizim zannettiğimiz kavramların bile aslında ne kadar bizden olmadığını anlıyoruz.
Kitaptan insan, zaman ve mekan ile ilgili kavramların epistemolojisine, batı ve İslam medeniyetlerindeki kullanılışlarına ve birbirleriyle olan temas noktalarına dair bilgilere ulaşmak mümkün.
Kitap bilhassa gençlere "medeniyet aklı"nın ne olduğunu, ne zamandan beri unutulduğunu ve bu aklı tekrar canlandırmak için nelere ihtiyacımız olduğunu hatırlatmaya gayret eden güncel bir çalışma
OKUYACAKLARIMA EKLE
328 syf.
Savaş Barkçın
Savaş Barkçın. Bu toprakların sesi. Her iki anlamada sesi olabilmiş hocamız bilhassa bir taraftan mûsiki eşliğinde şarkı söylemiş bir yandan da bu toprakların mûsikisi olabilmiş.
Bu kitabında da bir birinden ayrı deneme yazılarından oluşan ama aynı zamanda birbirini tamamlayan yazılar kaleme almış. Çok enfes bir okuma oldu. Sizlere de şiddetle tavsiyemdir.
OKUYACAKLARIMA EKLE
© 2021 · 1000Kitap Web Uygulaması