Sébastien de Courtois, Ortadoğu Hristiyan topluluklarının durumu ve tarihte bıraktıkları izler üstünde çalışmaktadır. 1999 sonbaharında Mardin’e yaptığı bir yolculuk sırasında Turabdin’in tarihine ilgi duydu. O zamandan bu yana Fransa ile Türkiye arasındaki tutkusu hiç azalmadı.
Otuz beş asra şöyle bir bakıldığında ne görkemli bir yapı, ne altınlar, ne itibarlı hazineler, ne imparatorluk, ne başkent ne de siyasi güç göze çarpar. Topu topu birkaç mezar, birkaç mezartaşı, acemice yapılmış birkaç mozaik; sağa sola serpilmiş küçük kiliseler, mütevazı manastır binaları. Ama bu otuz beş asırlık tarihin ruhani ve entelektüel açıdan ne büyük bir mirası vardır! Yüzlerce kişinin Estrangelo, Serta, Melkit, Doğu Süryani, Kerala gibi yazı türlerinde elle yazdığı binlerce eser. Dini törenlerin Süryanice ya da Doğu Süryanice yapıldığı çeşitli kiliselerin kaderine bakın! Abgar kralı 3. yüzyılda Edessa (Urfa) prenslerini ve halkını Hıristiyanlığa geçirdiğinde böyle bir gelecekten haberi yoktu kuşkusuz.