Selçuk Geçer

Selçuk GeçerYiyin Efendiler author
Author
0.0/10
0 People
10
Reads
0
Likes
276
Views

About

Selçuk Geçer, 1972 yılında Eskişehir'de doğdu. Lise öğrenimini Eskişehir Ahmet Kanatlı lisesinde, Üniversite öğrenimini ise Gazi Üniversitesi İktisat Fakültesi Kamu Yönetimi bölümünde tamamladı. 3 Mayıs 2009 tarihinde evlenen Selçuk Geçer'in 2 çocuğu vardır. Ekonomi habercisi, yorumcu ve analist olan Selçuk Geçer İstanbul FM, Expo Channel, Kanal 9, Kanal E, Kanal 24, KRT TV, Bloomberg HT, Business Channel, CNBC-e gibi kanallarda iş adamı, siyasetçi ve CEO’ların katıldığı programlar yaptı. Yeni Şafak gazetesinde yayınları yayınlandı. 2006 yılında Mercek Altı Tartışma Programı ile Ziraatçiler Derneği Yılın Ekonomi Habercisi ödülünü aldı. Ocak 2007- Temmuz 2012 yılları arasında Kanal 24 TV Ekonomi Müdürlüğü görevindeydi. 2012 yılında görevinden istifa eden Selçuk Geçer Cem Medya Grubu'nun yeni Genel Yayın Yönetmeni oldu. Bloomber HT kanalında "Selçuk Geçer ile Reel Sektör" programının modoratörlüğünü yaptı. Türkiye’nin önde gelen firma ve kurumlarına marka ve iletişim danışmanlığı hizmeti vermekte. Uzmanlık alanları Ekonomi Haberciliği, Medya İlişkileri ve Haber sunumu. Medya Sektöründe uzun yıllar Ekonomi Birimlerinin yönetici kadrolarında bulundu. Halk Emeklilik, Gateway, Intercity gibi firmalarda Kurumsal İletişim Müdürlüğü yaptı.
Title:
Yazar, Ekonomist,
Birth:
Eskişehir, 1972

Readers

10 readers read.
3 readers will read.
Reklam

Quotes

See All
Yiyin Efendiler
Ekonomi tıpkı din gibi... Ne kadar anlaşılmazsa o kadar makbul. Çünkü insanlar basit gerçekleri görürse, yapılan üçkâğıdı fark eder ve bütün oyun bozulur. Ekonomik sisteme yakıştırılan karmaşıklık maskesi, insanlığın katlanmak zorunda kaldığı en felç edici yapıyı gizlemek üzere tasarlanmış büyük bir tezgâhtır. Ve bu tezgâh o kadar iyi kurgulanır ki toplumdaki her birey kaderine razı olur.
Destek Yayınları
Okuduklarınızdan ne çıkarmanız gerektiği tamamen size kalmış.
Sayfa 187Kitabı okudu
Reklam
Aslında bizim gibi gelişmişliği tartışılan ülkelerde devlet kavramı da yanlış anlaşılmaktadır. Devlet, ülkeyi halk adına temsil edenler değildir. Devlet halkın ta kendisidir. Ve halk fakirse devlet de fakir demektir. Halkının fakir olduğu bir devlet asla ama asla zengin olamaz. Ne kadar büyürse büyüsün, Gayri Safi Milli Hasıla'sı ne kadar artarsa artsın, sonuçta önemli olan GSMH değil bu hasılanın halka yani ülke vatandaşlarına ne kadar adil bir şekilde dağıtıldığıdır. Türkiyede kavramlar iyice birbirine girmiş, devletin ta kendisi, patronun ta kendisi olan halk yok sayılarak kaynaklar üç beş zenginin kasalarına aktarılmıştır. Bu düzelmeden, ülkenin düze çıkması hiçbir şekilde mümkün değildir. Ülkenin her türlü kaynağının halkın mutluluğu ve refahı için kullanılması sosyal devlet, halkçı devlet ilkesi için olmazsa olmaz ilk şarttır. Devletlerin gelişmesi ve kalkınması için en önemli şartlardan birisi de kurumsallaşma, özerk yapılar, tam denetim ve bağımsızlık ilkeleridir. Yargının bağımsızlığı, demokrasi ve insan hakları da olmazsa olmazlardandır. Bir ülkede hukuka, kurumlara, demokrasiye ve insan haklarına güven yoksa o ülkede ekonomik kalkınmanın olması mümkün degildir. Bu alanlardaki yıpranmalarsa ülkeyi çok daha fazla dış müdahalelere açık hale getirecektir.
Sayfa 182Kitabı okudu
Ekonomi din gibi... Ne kadar anlaşılmazsa o kadar makbul sevgili dostlarım. Oysa o kadar basit ve hayatımızın içinde ki! Bakkala, markete, manava, doktora, okula gitmek; eve dönüp faturalarla karşılaşmak; televizyonu açıp bir film, dizi ya da reklam izlemek; eş dostla buluşmak veya birilerine borç verip almak... Bu saydıklarım ekonomi değildir de nedir? Ekonomi demek illa borsa terimlerinin, teknik indikatörlerin, karmaşık makroekonomi kavramlarının havalarda uçuşması mıdır? Buna rağmen ekonomi yıllarca sanki sıradan insanın anlayamayacağı kadar karışık ve soyut bir kavrammış gibi anlatıldı, yani din gibi lanse edildi. Bilinçli bir şekilde karmaşıklaştırıldı ki kolay anlaşılmasın, sadece Ekonomi Ruhbanları ile Siyaset Cambazları'nın oyun alanı olsun. Para sistemi, bugüne kadar en az sorgulanmış inanç şeklidir diyebiliriz. Paranın nasıl yaratıldığı, onu yöneten politikalar ve toplumu gerçekte ne kadar etkilediği, nüfusun büyük bir bölümünün kayıtsız kaldığı meselelerdir. Yaşadığımız dünya öyle bir dünya ki var olan zenginliklerin %40'ına toplumun sadece yüzde biri sahip. Her gün 34 bin çocuk yoksulluk ve önlenebilir hastalıklardan ölüyor. Dünya nüfusunun yüzde 50'si günde iki dolardan daha az bir gelirle yaşamaya çalışıyor .
"Güçlü Türk lirası, güçlü Türkiye" yalanıyla, ülkede söz sahibi olan büyük yerel şirketler önce küresel tanınmış şirketlerle ortaklık yaptırılıp, daha sonra tamamen yabancıların sahipliğine geçmiştir. Oysa bu kurum ve șirketlerin tamamı Türkiye' nin kallkınması için olmazsa olmazlardır. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde iletişim, bankacılık, tarım ve sanayi bizdeki kadar yabancı kontrolünde değildir. Ve yabancıların kontrolüne bu kadar geçmiş ekonomilerin de kalkınması mümkün değildir.
Sayfa 180Kitabı okudu

Updates

See All

Comments and Reviews

See All
Reklam
Henüz kayıt yok