Câmilerde mihrablann etrafındaki mum şamdanlarının üstünde yazılı “Maşaallah” yazılarını kazımışlardı. Abideler, çeşmeler üzerindeki âyât-ı kerîme yazılı mermerler parçalanmıştı.
[Mustafa Kemal Atatürk’ün] son dileği, Ezan’dan başka
ibadetleri de Türkçe yaptırmak ve Türk kafasını Arap kafası
köleliğinden kurtarmaktı. Türk Ocağı’na gittiğimiz gün,
Kur’ân’ı Türkçe’ye çevirmek konusunu açtı. Orada bulunan
Kâzım Karabekir [şöyle dedi]:
— Kur’ân-ı Azîmüşşan Türkçe’ye çevrilemez, Paşa
hazretleri!
— Niçin çevrilemez efendim? Bu sözünüz, “Kur’ân’ın
mânâsı yoktur!” demekür.
— Hayır efendim ama, meselâ ‘Elif-Lâm-Mim’... Ne
diyeceğiz buna?
— Ne demektir ‘Elif-Lâm-Mim’?!
— Meçhûl efendim...
— Öyle ise karşısına bir sıfır koyar, çevirmeye
devam edersiniz.’ (1)
(1) Falih Rıfkı Alay, Atatürkçülük Nedir?, s. 47-48, İstanbul, 1966.
Ihlas Süreli Yayınlar. Tarih ve Medeniyet s. 19, sayı 49, 1998.